Doğru Sayısı: Yanlış Sayısı:
Kullanımı hakkında:
1. Türkçe kelimelerden birini seçin. Seçtiğiniz kelime kırmızı olarak renklenecektir. Seçtiğiniz kelime ile ilgili bilgiler alt tarafta görüntülenecektir.
2. Tablodan karşılığı olduğunu düşündüğünüz satırdaki boş (veya kırmızı ile yazılı kelime olan) hücreye tıklayınız.
3. Seçtiğiniz kelime karşılığı olarak DOĞRU ise YEŞİL olarak hücreye yazılacaktır.
4. Seçtiğiniz kelime karşılığı olarak DOĞRU DEĞİL ise KIRMIZI olarak hücreye yazılacaktır.
5. Sorularınız, istekleriniz ve diğer surelerle ilgili çalışmaları talep etmek için tkuzan@gmail.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Turgut Kuzan - https://turgutkuzan.com/ - Aralık 2024
Arapça | Okunuş | Türkçe | Dilbilgisi | Meal | Ayet | İndex |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | erdemlilere | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 2:2 İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için. | ذَٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ | 002:002:007 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunursunuz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:21 Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz. | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ | 002:021:012 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | o halde sakının | RSLT– sonuç ifadesi öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri şart cümlesi cevap kısmı fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:24 Eğer yapamazsanız - ki asla yapamayacaksınız - korkun o ateşten ki yakıtı insanlarla taşlardır. Küfre sapanlar için hazırlanmıştır o. | فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ | 002:024:006 |
فَاتَّقُونِ | fetteḳūni | sakının | CONJ– önekli bağlaç fa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 2:41 Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının. | وَامِنُوا بِمَا أَنْزَلْتُ مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ وَلَا تَكُونُوا أَوَّلَ كَافِرٍ بِهِ وَلَا تَشْتَرُوا بِايَاتِي ثَمَنًا قَلِيلًا وَإِيَّايَ فَاتَّقُونِ | 002:041:018 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve sakının | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:48 Ve korkun o günden ki, hiç bir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiç bir benlikten şefaat kabul edilmez, hiç bir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez. | وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ | 002:048:001 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunursunuz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri | 2:63 Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış da Tûr'u üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki, sakınabilesiniz." | وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُوا مَا اتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ | 002:063:015 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | müttakiler için | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 2:66 Bu durumu, o zamankilere ve onların ardından geleceklere ibret dolu bir ceza, takva sahiplerine de bir öğüt yaptık. | فَجَعَلْنَاهَا نَكَالًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ | 002:066:009 |
وَاتَّقَوْا | vetteḳav | ve sakınmış olsalardı | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri atıf vavı mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:103 Eğer onlar iman edip sakınsalardı, Allah katından bir sevap elbette daha kıymetli olurdu. Keşke bilebilselerdi. | وَلَوْ أَنَّهُمْ امَنُوا وَاتَّقَوْا لَمَثُوبَةٌ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ خَيْرٌ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ | 002:103:004 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | sakının | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:123 Kimsenin kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiç bir yardım göremeyecekleri o günden korkun. | وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ | 002:123:001 |
الْمُتَّقُونَ | l-mutteḳūne | erdemlenen / muttaki | N– yalın hal eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat merfu | 2:177 Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri. | لَيْسَ الْبِرَّ أَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ امَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْاخِرِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَاتَى الْمَالَ عَلَىٰ حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّائِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلَاةَ وَاتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ | 002:177:051 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunursunuz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri | 2:179 Ey aklı ve gönlü işleyenler, kısasta sizin için hayat vardır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır. | وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ | 002:179:009 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakiler | N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mecrur | 2:180 İçinizden birine ölüm geldiğinde, eğer bir hayır bırakacaksa, üzerinize yazılan şudur: Ana-babaya, akrabaya, örfe uygun vasiyette bulunmak. Takva sahipleri üstüne bir hak olarak... | كُتِبَ عَلَيْكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ إِنْ تَرَكَ خَيْرًا الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ | 002:180:016 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunursunuz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri | 2:183 Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ | 002:183:015 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunup sakınırlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri | 2:187 Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler. | أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَىٰ نِسَائِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَأَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنْكُمْ فَالْانَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى اللَّيْلِ وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنْتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ فَلَا تَقْرَبُوهَا كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ ايَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ | 002:187:065 |
اتَّقَىٰ | tteḳā | takvasıdır | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili mazi fiil | 2:189 Sana, doğan aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayra ulaşmak evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayra ulaşan o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz. | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ وَلَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ ظُهُورِهَا وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقَىٰ وَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ | 002:189:019 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve sakının | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:189 Sana, doğan aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayra ulaşmak evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayra ulaşan o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz. | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ وَلَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ ظُهُورِهَا وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقَىٰ وَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ | 002:189:024 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf Vavı – Vâvu’l-İstinâfiye emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:194 Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, kendisinden korkup sakınanlarla beraberdir. | الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ فَمَنِ اعْتَدَىٰ عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَىٰ عَلَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ | 002:194:016 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakilerle | N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mecrur | 2:194 Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, kendisinden korkup sakınanlarla beraberdir. | الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ فَمَنِ اعْتَدَىٰ عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَىٰ عَلَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ | 002:194:022 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | sakının | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf Vavı – Vâvu’l-İstinâfiye emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:196 Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurban kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir. | وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلَّهِ فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ وَلَا تَحْلِقُوا رُءُوسَكُمْ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ بِهِ أَذًى مِنْ رَأْسِهِ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذَٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ | 002:196:067 |
التَّقْوَىٰ | t-teḳvā | takvadır | N– yalın hal eril isim merfu | 2:197 Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden korkun. | الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌ فَمَنْ فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِي الْحَجِّ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللَّهُ وَتَزَوَّدُوا فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَىٰ وَاتَّقُونِ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ | 002:197:026 |
وَاتَّقُونِ | vetteḳūni | ve benden sakının | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 2:197 Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden korkun. | الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌ فَمَنْ فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِي الْحَجِّ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللَّهُ وَتَزَوَّدُوا فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَىٰ وَاتَّقُونِ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ | 002:197:027 |
وَقِنَا | ve ḳinā | ve bizi koru | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril tekil emir fiil PRON– 1. şahıs çoğul nesne zamiri atıf vavı emir fiili «نا» muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 2:201 Onlardan kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabb'imiz, bize dünyada da güzellik ver, âhırette de güzellik ver. Ve bizi ateş azabından koru." | وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا اتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ | 002:201:012 |
اتَّقَىٰ | tteḳā | sakınan | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili mazi fiil | 2:203 Allah'ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki, siz O'nun huzurunda haşredileceksiniz. | وَاذْكُرُوا اللَّهَ فِي أَيَّامٍ مَعْدُودَاتٍ فَمَنْ تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَنْ تَأَخَّرَ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ لِمَنِ اتَّقَىٰ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ | 002:203:019 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:203 Allah'ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki, siz O'nun huzurunda haşredileceksiniz. | وَاذْكُرُوا اللَّهَ فِي أَيَّامٍ مَعْدُودَاتٍ فَمَنْ تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَنْ تَأَخَّرَ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ لِمَنِ اتَّقَىٰ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ | 002:203:020 |
اتَّقِ | tteḳi | kork | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp VIII) emir fiil emir fiili | 2:206 Ona, "Allah'tan kork" dendiğinde, gurur kendisini günaha götürür. Böylesine, cehennem yeter. Gerçekten ne kötü yataktır o. | وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللَّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالْإِثْمِ فَحَسْبُهُ جَهَنَّمُ وَلَبِئْسَ الْمِهَادُ | 002:206:004 |
اتَّقَوْا | tteḳav | takva sahipleri | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:212 İğreti/sefil hayat küfre sapanlara süslü gösterilmiştir; onlar, iman sahipleriyle alay ederler. Takvaya sarılanlar, kıyamet günü onların tepelerinde olacaktır. Allah, dilediğini hesapsız bir biçimde rızklandırır. | زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُوا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَيَسْخَرُونَ مِنَ الَّذِينَ امَنُوا وَالَّذِينَ اتَّقَوْا فَوْقَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَاللَّهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ | 002:212:011 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve sakının | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:223 Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz şekilde varın. Öz benlikleriniz için önceden bir şeyler gönderin. Allah'tan korkun ve bilin ki, O'na mutlaka ulaşacaksınız. İman sahiplerine müjde ver. | نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّىٰ شِئْتُمْ وَقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ مُلَاقُوهُ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ | 002:223:010 |
وَتَتَّقُوا | ve tetteḳū | ve sakınmanıza | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi PRON– özne zamiri atıf vavı muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir mansub | 2:224 İyilik etmenize, takvaya sarılmanıza, insanlar arasında barışı kurmanıza engel yapmak üzere Allah'ı yeminlerinize siper haline getirmeyin. Allah, her şeyi duyar, her şeyi bilir. | وَلَا تَجْعَلُوا اللَّهَ عُرْضَةً لِأَيْمَانِكُمْ أَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ | 002:224:008 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:231 Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamladılar mı ya onları örfe uygun olarak tutun yahut da örfe uygun olarak serbest bırakın. Onları, zulmetmeniz için, zararlarına bir biçimde, tutmayın. Bunu yapan, öz benliğine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence aracı yapmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve kendisiyle size öğüt vermek için indirdiği Kitap'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi çok iyi bilmektedir. | وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَلَا تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَارًا لِتَعْتَدُوا وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ وَلَا تَتَّخِذُوا ايَاتِ اللَّهِ هُزُوًا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمَا أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ | 002:231:038 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf Vavı – Vâvu’l-İstinâfiye emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:233 Anneler çocuklarını - emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler için - tam iki yıl emzirirler. Annelerin yiyeceklerini ve giyeceklerini örfe uygun biçimde hazırlamak çocuğun babasına aittir. Hiç bir benlik yaratılış kapasitesi dışında bir şeyle yükümlü tutulamaz. Anne çocuğu yüzünden, çocuğun babası da kendi çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçı için de aynı ilke uygulanır. Eğer anne-baba karşılıklı anlaşma ve danışma sonucu çocuğu sütten kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz, örfe uygun olarak belirlediğiniz ücreti güzelce teslim etmek şartıyla, bunu yapmanızda bir günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı en iyi biçimde görmektedir. | وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ أَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ أَرَادَ أَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ إِلَّا وُسْعَهَا لَا تُضَارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِهِ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذَٰلِكَ فَإِنْ أَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا وَإِنْ أَرَدْتُمْ أَنْ تَسْتَرْضِعُوا أَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِذَا سَلَّمْتُمْ مَا اتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ | 002:233:057 |
لِلتَّقْوَىٰ | litteḳvā | takvaya | P– önekli edat lām N– -in hali eril isim car mecrur | 2:237 Bir mehr belirlemişseniz ve kadınları hiç dokunmadan boşamışsanız, kestiğiniz mehrin yarısını verin. Ancak kadınların vazgeçmesi ile, nikah bağı elinde bulunan erkeğin durumu müstesna. Erkekler olarak sizin vazgeçmeniz takvaya daha yakındır. Aranızdaki lütufkârlık farkını unutmayın. Allah, yapmakta olduklarınızı en iyi şekilde görmektedir. | وَإِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَرِيضَةً فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ إِلَّا أَنْ يَعْفُونَ أَوْ يَعْفُوَ الَّذِي بِيَدِهِ عُقْدَةُ النِّكَاحِ وَأَنْ تَعْفُوا أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ وَلَا تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْ إِنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ | 002:237:026 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | müttakiler | N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mecrur | 2:241 Boşanmış kadınlar için örfe uygun bir geçim imkânı sağlanması Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur. | وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ | 002:241:006 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:278 Ey iman sahipleri, Allah'tan korkun. Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ | 002:278:005 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | sakının | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:281 Korkun o günden ki, onda Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra her benliğe kazanmış olduğu tam bir biçimde verilecektir. Onlar hiç bir zulme uğratılmayacaklardır. | وَاتَّقُوا يَوْمًا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللَّهِ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ | 002:281:001 |
وَلْيَتَّقِ | velyetteḳi | korksun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) IMPV– önekli emir kipi ifadesilām V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi atıf vavı lamul-emr (emir lamı) muzari fiil meczum | 2:282 Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabb'inden korksun da borcundan hiç bir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf, çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu, kadınlardan biri şaşırırsa / unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret söz konusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alışveriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللَّهُ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللَّهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا فَإِنْ كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لَا يَسْتَطِيعُ أَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ وَاسْتَشْهِدُوا شَهِيدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْ فَإِنْ لَمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاءِ أَنْ تَضِلَّ إِحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الْأُخْرَىٰ وَلَا يَأْبَ الشُّهَدَاءُ إِذَا مَا دُعُوا وَلَا تَسْأَمُوا أَنْ تَكْتُبُوهُ صَغِيرًا أَوْ كَبِيرًا إِلَىٰ أَجَلِهِ ذَٰلِكُمْ أَقْسَطُ عِنْدَ اللَّهِ وَأَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَىٰ أَلَّا تَرْتَابُوا إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلَّا تَكْتُبُوهَا وَأَشْهِدُوا إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلَا يُضَارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَهِيدٌ وَإِنْ تَفْعَلُوا فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللَّهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ | 002:282:029 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:282 Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabb'inden korksun da borcundan hiç bir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf, çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu, kadınlardan biri şaşırırsa / unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret söz konusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alışveriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللَّهُ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللَّهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا فَإِنْ كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لَا يَسْتَطِيعُ أَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ وَاسْتَشْهِدُوا شَهِيدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْ فَإِنْ لَمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاءِ أَنْ تَضِلَّ إِحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الْأُخْرَىٰ وَلَا يَأْبَ الشُّهَدَاءُ إِذَا مَا دُعُوا وَلَا تَسْأَمُوا أَنْ تَكْتُبُوهُ صَغِيرًا أَوْ كَبِيرًا إِلَىٰ أَجَلِهِ ذَٰلِكُمْ أَقْسَطُ عِنْدَ اللَّهِ وَأَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَىٰ أَلَّا تَرْتَابُوا إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلَّا تَكْتُبُوهَا وَأَشْهِدُوا إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلَا يُضَارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَهِيدٌ وَإِنْ تَفْعَلُوا فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللَّهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ | 002:282:122 |
وَلْيَتَّقِ | velyetteḳi | ve korksun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) IMPV– önekli emir kipi ifadesilām V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi atıf vavı lamul-emr (emir lamı) muzari fiil meczum | 2:283 Eğer yolculuk halinde olur da yazacak birini bulamazsanız, o takdirde, alınan rehinler yeter. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti ödesin; Rabb'i olan Allah'tan korksun. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen, kalbi günaha batmış/kendi kalbine kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir. | وَإِنْ كُنْتُمْ عَلَىٰ سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُوا كَاتِبًا فَرِهَانٌ مَقْبُوضَةٌ فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُمْ بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ أَمَانَتَهُ وَلْيَتَّقِ اللَّهَ رَبَّهُ وَلَا تَكْتُمُوا الشَّهَادَةَ وَمَنْ يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ اثِمٌ قَلْبُهُ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ | 002:283:018 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korunanlar için vardır | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:15 De ki: "Bu sayılanlardan daha iyisini size haber vereyim mi? Sakınıp korunanlar için, Rableri katında, altlarından nehirler akan, içinde sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'tan bir hoşnutluk olacaktır. Allah, kulları en iyi biçimde görmektedir." | قُلْ أَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذَٰلِكُمْ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ | 003:015:007 |
وَقِنَا | ve ḳinā | ve bizi koru | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril tekil emir fiil PRON– 1. şahıs çoğul nesne zamiri atıf vavı emir fiili «نا» muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 3:16 Kullar ki şöyle derler: "Ey Rabbimiz, kuşkusuz olarak sana inandık. Bağışla günahlarımızı, ateş azabından koru bizi." | الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا امَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ | 003:016:009 |
تَتَّقُوا | tetteḳū | korunmanız | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir mansub | 3:28 Müminler, müminleri bırakıp da küfre sapanları gönül dostu edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la ilişiği kesilir. Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız Allah'adır. | لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ | 003:028:019 |
تُقَاةً | tuḳāten | (gelebilecek) tehlikeden | N– ismin -i hali dişil tekil belirsiz isim-fiil mansub | 3:28 Müminler, müminleri bırakıp da küfre sapanları gönül dostu edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la ilişiği kesilir. Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız Allah'adır. | لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ | 003:028:021 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | o halde korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:50 "Tevrat'tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış olanın bir kısmını size helal yapacağım. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin." | وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَلِأُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ وَجِئْتُكُمْ بِايَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 003:050:017 |
وَاتَّقَىٰ | vetteḳā | ve (günahtan) korunursa | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili atıf vavı mazi fiil | 3:76 İş öyle değil! Kim ahdine vefa eder, takvaya sarılırsa hiç kuşkusuz, Allah takvaya sarılanları sever. | بَلَىٰ مَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ وَاتَّقَىٰ فَإِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ | 003:076:005 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | korunanları | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 3:76 İş öyle değil! Kim ahdine vefa eder, takvaya sarılırsa hiç kuşkusuz, Allah takvaya sarılanları sever. | بَلَىٰ مَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ وَاتَّقَىٰ فَإِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ | 003:076:009 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:102 Ey iman edenler! Allah'tan, kendisinden korkmaya yaraşır biçimde korkun. Müslümanlar olmanın/Allah'a teslim olmanın dışında bir hal üzere sakın can vermeyin. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ | 003:102:005 |
تُقَاتِهِ | tuḳātihi | O'na yaraşır biçimde | N– -in hali dişil çoğul isim PRON– 3. şahıs eril tekil iyelik zamiri | 3:102 Ey iman edenler! Allah'tan, kendisinden korkmaya yaraşır biçimde korkun. Müslümanlar olmanın/Allah'a teslim olmanın dışında bir hal üzere sakın can vermeyin. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ | 003:102:008 |
بِالْمُتَّقِينَ | bil-mutteḳīne | (günahlardan) korunanları | P– önekli edat bi N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 3:115 Yapmakta oldukları/yapacakları hiçbir hayır, nankörlükle karşılanmayacak/karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takva sahiplerini çok iyi bilmektedir. | وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ | 003:115:009 |
وَتَتَّقُوا | ve tetteḳū | ve korunursanız | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri atıf vavı muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 3:120 Size bir iyilik dokunsa bu onları rahatsız eder. Size bir kötülük dokunsa bununla sevinir, ferahlarlar. Eğer sabreder, sakınır/korunursanız onların tuzakları size hiçbir şekilde zarar veremez. Allah Muhît'tir, yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır. | إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ | 003:120:012 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | O halde korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:123 And olsun ki, siz düşkün bir durumda iken, Bedir'de, Allah size yardım etmişti; Allah'tan sakının ki şükredebilesiniz. | وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ بِبَدْرٍ وَأَنْتُمْ أَذِلَّةٌ فَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ | 003:123:007 |
وَتَتَّقُوا | ve tetteḳū | ve korunursanız | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri atıf vavı muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 3:125 İş, sanıldığı gibi değildir. Onlar, hemen şu anda üstünüze gelseler bile, eğer siz sabreder ve korunursanız, Rabbiniz sizi, üzerlerine nişan vurulmuş beş bin melekle destekler. | بَلَىٰ إِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هَٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ الَافٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ مُسَوِّمِينَ | 003:125:004 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:130 Ey iman sahipleri! Ribayı öyle kat kat katlayarak yemeyin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبَا أَضْعَافًا مُضَاعَفَةً وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ | 003:130:010 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve sakının | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:131 Kâfirler için hazırlanmış ateşten korkun. | وَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ | 003:131:001 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | korunanlar için | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 3:133 Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni göklerle yer kadar olan cennete doğru yarışır gibi koşuşun. O, takva sahipleri için hazırlanmıştır. | وَسَارِعُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ | 003:133:011 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | korunanlara | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 3:138 Bu, insanlara bir açıklama, korunup sakınanlara da bir öğüt ve kılavuzdur. | هَٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّقِينَ | 003:138:006 |
وَاتَّقَوْا | vetteḳav | ve korunanlar için | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri atıf vavı mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:172 O müminler ki, kendilerine yara isabet ettikten sonra bile Allah'ın ve resulün çağrısına cevap verdiler. Onlar içinden, güzel işler yapıp takvaya sarılanlara büyük bir ödül vardır. | الَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِلَّهِ وَالرَّسُولِ مِنْ بَعْدِ مَا أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا أَجْرٌ عَظِيمٌ | 003:172:013 |
وَتَتَّقُوا | ve tetteḳū | ve korunursanız | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri atıf vavı muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 3:179 Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır. | مَا كَانَ اللَّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَىٰ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىٰ يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَجْتَبِي مِنْ رُسُلِهِ مَنْ يَشَاءُ فَامِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَإِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ | 003:179:033 |
وَتَتَّقُوا | ve tetteḳū | ve korunursanız | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri atıf vavı muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 3:186 Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden de şirke batanlardan da incitici çok şey dinleyeceksiniz. Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır. | لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا أَذًى كَثِيرًا وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ | 003:186:019 |
فَقِنَا | feḳinā | bizi koru | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril tekil emir fiil PRON– 1. şahıs çoğul nesne zamiri istinaf fa sı emir fiili «نا» muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 3:191 Aklı ve gönlü işletenler o kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah'ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın yücedir senin. Ateş azabından koru bizi." | الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ | 003:191:019 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korkan(lara) | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:198 Ama Rablerinden korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler var. Allah katından bir konukseverlikle sürekli kalıcıdırlar orada. Allah katındaki ödüller iyiler için daha hayırlıdır. | لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ لِلْأَبْرَارِ | 003:198:003 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:200 Ey iman sahipleri! Sabredin, sabır yarışı yapın, nöbet tutarak savaşa hazırlıklı bulunun ve Allah'tan korkun ki, kurtuluşa erebilesiniz. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ | 003:200:008 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 4:1 Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan eşini vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Adını anarak birbirinizden dilekler dilediğiniz Allah'tan korkun. Rahimlerin haklarına saygısızlıktan da sakının. Şu bir gerçek ki Allah, Rakîb'dir, sizin üzerinizde sürekli ve titiz bir gözetleyicidir. | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثِيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ وَالْأَرْحَامَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا | 004:001:004 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve sakının | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 4:1 Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan eşini vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Adını anarak birbirinizden dilekler dilediğiniz Allah'tan korkun. Rahimlerin haklarına saygısızlıktan da sakının. Şu bir gerçek ki Allah, Rakîb'dir, sizin üzerinizde sürekli ve titiz bir gözetleyicidir. | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثِيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ وَالْأَرْحَامَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا | 004:001:019 |
فَلْيَتَّقُوا | felyetteḳū | korksunlar | REM– devam ettirme öneki IMPV– önekli emir kipi ifadesilām V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri istinaf fa sı lamul-emr (emir lamı) muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 4:9 Ürperip titresin o kimseler ki, kendi arkalarında zayıf ve çaresiz aile fertleri bırakmış olsalardı, onlar için korku ve endişe duyacaklardı. O halde, Allah'tan korksunlar ve haksızlığı önleyici sağlam bir söz söylesinler. | وَلْيَخْشَ الَّذِينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَافًا خَافُوا عَلَيْهِمْ فَلْيَتَّقُوا اللَّهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا | 004:009:011 |
اتَّقَىٰ | tteḳā | korunan | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili mazi fiil | 4:77 Kendilerine, "Ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin!" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir grup, insanlardan Allah'tan korkmuş gibi, hatta daha şiddetli bir korkuyla korkar oldu. Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı; yakın bir süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır. Kötülükten sakınan için âhiret daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme uğratılmazsınız." | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ قِيلَ لَهُمْ كُفُّوا أَيْدِيَكُمْ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَاتُوا الزَّكَاةَ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللَّهِ أَوْ أَشَدَّ خَشْيَةً وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلَا أَخَّرْتَنَا إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَلِيلٌ وَالْاخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقَىٰ وَلَا تُظْلَمُونَ فَتِيلًا | 004:077:045 |
وَتَتَّقُوا | ve tetteḳū | ve sakınırsanız | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri atıf vavı muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 4:128 Eğer bir kadın kocasının sadakatsızliğinden, yahut kendisine sırt çevirmesinden endişe ederse aralarını bir barış girişimiyle düzeltmelerinde kendileri için bir sakınca yoktur. Ve barış hep hayırdır. Nefisler, cimrilik ve doymazlığa hazır hale getirilmiştir. Güzel davranır, sakınıp korunursanız Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olacaktır. | وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًا وَالصُّلْحُ خَيْرٌ وَأُحْضِرَتِ الْأَنْفُسُ الشُّحَّ وَإِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا | 004:128:023 |
وَتَتَّقُوا | ve tetteḳū | sakınırsanız | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri atıf vavı muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 4:129 Tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır. | وَلَنْ تَسْتَطِيعُوا أَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَمِيلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِ وَإِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا | 004:129:017 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 4:131 Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız Allah'ındır. İnan olsun, hem sizden önce kitap verilenlere hem de size, "Allah'tan sakının!" diye önerdik. Nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, göklerdekiler de yerdekiler de Allah'ındır. Allah Ganî'dir, zenginliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, övülen ve övendir. | وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَإِيَّاكُمْ أَنِ اتَّقُوا اللَّهَ وَإِنْ تَكْفُرُوا فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ غَنِيًّا حَمِيدًا | 004:131:017 |
وَالتَّقْوَىٰ | ve tteḳvā | ve takva | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) N– -in hali eril isim atıf vavı mecrur | 5:2 Ey iman edenler! Allah'ın ibadet, iyilik ve güzellik alâmeti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i Haram'a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Bir topluluğun, sizi Mescid-i Haram'dan uzak tutmak için sergilediği kötülük, sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin! Hayırda erginlik/dürüstlük ve takva üzere yardımlaşın! Kötülük/çirkinlik, düşmanlık/saldırganlık üzere yardımlaşmayın. Allah'tan sakının! Kuşkunuz olmasın ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَائِرَ اللَّهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَائِدَ وَلَا امِّينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَانًا وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُوا وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَانُ قَوْمٍ أَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَنْ تَعْتَدُوا وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ | 005:002:042 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:2 Ey iman edenler! Allah'ın ibadet, iyilik ve güzellik alâmeti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i Haram'a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Bir topluluğun, sizi Mescid-i Haram'dan uzak tutmak için sergilediği kötülük, sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin! Hayırda erginlik/dürüstlük ve takva üzere yardımlaşın! Kötülük/çirkinlik, düşmanlık/saldırganlık üzere yardımlaşmayın. Allah'tan sakının! Kuşkunuz olmasın ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَائِرَ اللَّهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَائِدَ وَلَا امِّينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَانًا وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُوا وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَانُ قَوْمٍ أَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَنْ تَعْتَدُوا وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ | 005:002:048 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:4 Sana soruyorlar, onlar için helal kılınan ne? Şöyle söyle: "Sizin için bütün temiz nimetler helal kılınmıştır. Eğittiğiniz avcı kuşların tuttukları ile eğittiğiniz av köpeklerinin tuttukları da size helal kılındı. Siz bu hayvanlara, Allah'ın size öğrettiklerinden öğretiyorsunuz. O halde onların sizin için tuttuklarından da yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın. Allah'tan sakının! Allah gerçekten hesabı çok çabuk görür." | يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ وَمَا عَلَّمْتُمْ مِنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّبِينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللَّهُ فَكُلُوا مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ | 005:004:026 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:7 Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve sizi bağladığı mîsakını unutmayın. Hani, "İşittik, boyun eğdik!" demiştiniz. Allah'tan korkun. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilir. | وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمِيثَاقَهُ الَّذِي وَاثَقَكُمْ بِهِ إِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ | 005:007:013 |
لِلتَّقْوَىٰ | litteḳvā | takvaya | P– önekli edat lām N– -in hali eril isim car mecrur | 5:8 Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَانُ قَوْمٍ عَلَىٰ أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ | 005:008:020 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf Vavı – Vâvu’l-İstinâfiye emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:8 Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَانُ قَوْمٍ عَلَىٰ أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ | 005:008:021 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:11 Ey iman edenler! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya niyet etmişti de Allah onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan sakının! Müminler yalnız Allah'a tevekkül etsinler! | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ هَمَّ قَوْمٌ أَنْ يَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ أَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ | 005:011:019 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | korunanlardan | N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mecrur | 5:27 Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini de gerçek olarak oku. Hani, ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden kabul edilmemişti. "Seni mutlaka öldüreceğim." dedi. Öteki: "Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder." dedi. | وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ ادَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللَّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ | 005:027:024 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:35 Ey iman edenler! Allah'ın buyruğuna ters düşmekten sakının; O'na varmaya vesîle arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَابْتَغُوا إِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُوا فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ | 005:035:005 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | korunanlar için | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 5:46 Ardından o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Tevrat'tan yanında bulunanı doğruluyordu. Ona İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda. Tevrat'tan yanında olanı tasdikleyici idi. Doğruya ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt. | وَقَفَّيْنَا عَلَىٰ اثَارِهِمْ بِعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَاتَيْنَاهُ الْإِنْجِيلَ فِيهِ هُدًى وَنُورٌ وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ | 005:046:026 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf Vavı – Vâvu’l-İstinâfiye emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:57 Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilenlerden ve küfre sapanlardan, dininizi oyun ve eğlence edinenleri dost tutmayın. Eğer inanıyorsanız Allah'tan sakının. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَكُمْ هُزُوًا وَلَعِبًا مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَالْكُفَّارَ أَوْلِيَاءَ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ | 005:057:020 |
وَاتَّقَوْا | vetteḳav | ve korunsalardı | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri atıf vavı mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:65 Eğer Ehlikitap, iman edip korunsaydı, onların kötülüklerini mutlaka örter ve kendilerini bol nimetli cennetlere mutlaka sokardık. | وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْكِتَابِ امَنُوا وَاتَّقَوْا لَكَفَّرْنَا عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأَدْخَلْنَاهُمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ | 005:065:006 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:88 Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Kendisine iman ettiğiniz Allah'tan korkun. | وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي أَنْتُمْ بِهِ مُؤْمِنُونَ | 005:088:007 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korundukları | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:93 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra takvaya sarılıp imanda kemale erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup güzellikler sergiledikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. | لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُوا إِذَا مَا اتَّقَوْا وَامَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوْا وَامَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَأَحْسَنُوا وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ | 005:093:012 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korundukları | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:93 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra takvaya sarılıp imanda kemale erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup güzellikler sergiledikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. | لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُوا إِذَا مَا اتَّقَوْا وَامَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوْا وَامَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَأَحْسَنُوا وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ | 005:093:017 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korundukları | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:93 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra takvaya sarılıp imanda kemale erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup güzellikler sergiledikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. | لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُوا إِذَا مَا اتَّقَوْا وَامَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوْا وَامَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَأَحْسَنُوا وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ | 005:093:020 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf Vavı – Vâvu’l-İstinâfiye emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:96 Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunda haşredileceğiniz Allah'tan korkun. | أُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعًا لَكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُمًا وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ | 005:096:016 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | o halde korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:100 De ki: "Pisin çokluğu seni hayrete düşürse de pisle temiz bir olmaz. O halde, ey akıl ve gönül sahipleri! Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz." | قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ | 005:100:010 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf Vavı – Vâvu’l-İstinâfiye emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:108 İşte bu yol, tanıklığı gereğince yerine getirmelerine, yemin etmelerinden sonra yeminlerinin reddedileceğinden korkmalarına en yarayışlı olandır. Allah'tan korkun ve söylenene kulak verin. Allah, sapıklar topluluğunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. | ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ يَأْتُوا بِالشَّهَادَةِ عَلَىٰ وَجْهِهَا أَوْ يَخَافُوا أَنْ تُرَدَّ أَيْمَانٌ بَعْدَ أَيْمَانِهِمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاسْمَعُوا وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ | 005:108:015 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:112 Havariler demişlerdi ki: "Ey Meryem'in oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" İsa dedi ki: "Eğer müminlerseniz Allah'tan sakının!" | إِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا عِيسَىٰ ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَطِيعُ رَبُّكَ أَنْ يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ قَالَ اتَّقُوا اللَّهَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ | 005:112:018 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunan(lar) | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri | 6:32 Şu iğreti, basit hayat bir oyun ve eğlenceden başka şey değildir. Sakınıp korunanlar için âhiret yurdu elbette ki daha iyidir. Hâlâ aklınızı işletemeyecek misiniz? | وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الْاخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلَا تَعْقِلُونَ | 006:032:011 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunurlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri | 6:51 Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçısı. | وَأَنْذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْ يُحْشَرُوا إِلَىٰ رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُمْ مِنْ دُونِهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ | 006:051:017 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunanlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 6:69 Allah'tan korkanlara onların hesabından bir şey yoktur ama yine de bir hatırlatma olmalı. Belki sakınırlar. | وَمَا عَلَى الَّذِينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَلَٰكِنْ ذِكْرَىٰ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ | 006:069:004 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunurlar diye | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 6:69 Allah'tan korkanlara onların hesabından bir şey yoktur ama yine de bir hatırlatma olmalı. Belki sakınırlar. | وَمَا عَلَى الَّذِينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَلَٰكِنْ ذِكْرَىٰ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ | 006:069:012 |
وَاتَّقُوهُ | vetteḳūhu | ve O'ndan korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir he muttasıl (bitişik) zamir te muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 6:72 Ve "Namazı kılın, O'ndan sakının!" diye emrolunduk. Huzurunda haşrolunacağınız O'dur. | وَأَنْ أَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَاتَّقُوهُ وَهُوَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ | 006:072:004 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunursunuz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 6:153 Bu benim dosdoğru yolumdur, onu izleyin, başka yolları izlemeyin! Yoksa bu hal sizi O'nun yolundan uzaklaştırıp parçalara böler. Sakınıp korunasınız diye O bunu önermiştir size. | وَأَنَّ هَٰذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ ذَٰلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ | 006:153:017 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korunun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 6:155 Bu da bizim indirdiğimiz bir kitaptır. Kutsal ve bereketli. Artık ona uyun ve sakının ki size rahmet edebilsin. | وَهَٰذَا كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ | 006:155:006 |
التَّقْوَىٰ | t-teḳvā | takva | N– -in hali eril isim mecrur | 7:26 Ey ademoğulları! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Ama takva giysisi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor. | يَا بَنِي ادَمَ قَدْ أَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَىٰ ذَٰلِكَ خَيْرٌ ذَٰلِكَ مِنْ ايَاتِ اللَّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ | 007:026:012 |
اتَّقَىٰ | tteḳā | korunan | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili mazi fiil | 7:35 Ey ademoğulları! İçinizden size ayetlerimi yüzünüze karşı anlatan resuller geldiğinde, korunup hallerini düzeltenlere hiçbir korku dokunmayacaktır. Onlar tasalanmayacaklardır da. | يَا بَنِي ادَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ ايَاتِي فَمَنِ اتَّقَىٰ وَأَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ | 007:035:012 |
وَلِتَتَّقُوا | velitetteḳū | ve korunmanız için | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) PRP– niyet önekilām V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi PRON– özne zamiri atıf vavı tâlil (sebebiyyet) Lâmı muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir mansub | 7:63 "Korunmanız, rahmet bulmanız için sizi uyarmak üzere bir adam aracılığıyla Rabbinizden bir öğüt gelmesine şaştınız mı?" | أَوَعَجِبْتُمْ أَنْ جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُوا وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ | 007:063:011 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | sakınmaz mısınız? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 7:65 Ad'a da kardeşleri Hud'u gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Hala sakınmıyor musunuz?" | وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ | 007:065:016 |
وَاتَّقَوْا | vetteḳav | ve korunsalardı | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri atıf vavı mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 7:96 O medeniyetlerin halkı inanıp korunsalardı, elbette ki üzerlerine gökten ve yerden bereketler saçardım. Ama yalanladılar, biz de onları, kazanır olduklarıyla yakalayıverdik. | وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَىٰ امَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَلَٰكِنْ كَذَّبُوا فَأَخَذْنَاهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ | 007:096:006 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | korunanlarındır | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat | 7:128 Musa kendi toplumuna şöyle dedi: "Allah'tan yardım dileyin, sabırlı olun. Yeryüzü Allah'ındır, Allah ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar. Sonuç, takvaya sarılanlarındır." | قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللَّهِ وَاصْبِرُوا إِنَّ الْأَرْضَ لِلَّهِ يُورِثُهَا مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ | 007:128:016 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunanlara | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri | 7:156 "Bize hem bu dünyada güzellik yaz hem de ahirette. Dönüp dolaşıp sana geldik." Buyurdu ki: "Azabıma dilediğimi çarptırırım. Rahmetime gelince, o herşeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp korunanlara, zekatı verenlere, ayetlerimize inananlara yazacağım." | وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاءُ وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُمْ بِايَاتِنَا يُؤْمِنُونَ | 007:156:024 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunurlar (diye) | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 7:164 İçlerinden bir topluluk şöyle dedi: "Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir azapla azaplandıracağı bir topluma ne diye öğüt verip duruyorsunuz? Dediler ki: "Rabbinize karşı bir mazeret olsun diye ve bir de korunup sakınırlar ümidiyle." | وَإِذْ قَالَتْ أُمَّةٌ مِنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللَّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا قَالُوا مَعْذِرَةً إِلَىٰ رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ | 007:164:019 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunanlar için | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 7:169 Arkalarından, yerlerini alan halefler geldi. Bunlar, Kitap'a varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında birşey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış mıydı? O Kitap'ın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu, takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz? | فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُوا الْكِتَابَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هَٰذَا الْأَدْنَىٰ وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَا وَإِنْ يَأْتِهِمْ عَرَضٌ مِثْلُهُ يَأْخُذُوهُ أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِمْ مِيثَاقُ الْكِتَابِ أَنْ لَا يَقُولُوا عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ وَدَرَسُوا مَا فِيهِ وَالدَّارُ الْاخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلَا تَعْقِلُونَ | 007:169:038 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunursunuz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 7:171 Bir zaman, dağı tepelerine bir gölgelik gibi çekmiştik de onu üstlerine düşüyor sanmışlardı. "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın ki korunabilesiniz." | وَإِذْ نَتَقْنَا الْجَبَلَ فَوْقَهُمْ كَأَنَّهُ ظُلَّةٌ وَظَنُّوا أَنَّهُ وَاقِعٌ بِهِمْ خُذُوا مَا اتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ | 007:171:019 |
اتَّقَوْا | tteḳav | (Allah'tan) korkanlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 7:201 Korunup sakınanlar, kendilerine şeytandan bir görüntü/dürtü gelip dokunduğunda, hemen Allah'ı hatırlarlar. İşte o anda görülmesi gerekeni görürler. | إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَوْا إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُوا فَإِذَا هُمْ مُبْصِرُونَ | 007:201:003 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 8:1 Sana harp ganimetlerini sorarlar. De ki: "Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah'tan korkun ve aranızda barış ve esenliği kurun. Ve eğer müminler iseniz Allah'a ve O'nun Resulü'ne itaat edin!" | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَنْفَالِ قُلِ الْأَنْفَالُ لِلَّهِ وَالرَّسُولِ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ | 008:001:008 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | sakının | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 8:25 İçinizden sadece zulmedenlere çatmakla kalmayacak bir fitneden korkun. Bilin ki Allah'ın gazabı çok şiddetlidir. | وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ | 008:025:001 |
تَتَّقُوا | tetteḳū | korkarsanız | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 8:29 Ey iman sahipleri! Eğer Allah'tan korkarsanız, Allah size hakla bâtılı/iyiyle kötüyü ayırma gücü verir, kötülüklerinizi örter. Allah, o büyük lütfun sahibidir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِنْ تَتَّقُوا اللَّهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ | 008:029:006 |
الْمُتَّقُونَ | l-mutteḳūne | korunanlardır | N– yalın hal eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat merfu | 8:34 Onlar Mescid-i Haram'dan geri çevirip dururken, Allah onlara neden azap etmeyecekmiş? Onlar onun dostları/koruyucuları da değillerdir. Onun dostları/koruyucuları takva sahiplerinden başkası değildir. Ama onların çokları bunu bilmezler. | وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ اللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَا كَانُوا أَوْلِيَاءَهُ إِنْ أَوْلِيَاؤُهُ إِلَّا الْمُتَّقُونَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ | 008:034:017 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | çekinmeden | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 8:56 Bunlar, kendileriyle antlaşma yaptığın kişilerdir. Ama her defasında antlaşmalarını bozarlar. Hiç çekinmez ki bunlar... | الَّذِينَ عَاهَدْتَ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنْقُضُونَ عَهْدَهُمْ فِي كُلِّ مَرَّةٍ وَهُمْ لَا يَتَّقُونَ | 008:056:012 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 8:69 Artık elde ettiğiniz ganimetlerden helal ve temiz olarak yiyin; Allah'tan sakının! Allah çok affedici, çok merhametlidir. | فَكُلُوا مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلَالًا طَيِّبًا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ | 008:069:006 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | korunanları | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 9:4 Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinizde başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever. | إِلَّا الَّذِينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ ثُمَّ لَمْ يَنْقُصُوكُمْ شَيْئًا وَلَمْ يُظَاهِرُوا عَلَيْكُمْ أَحَدًا فَأَتِمُّوا إِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ إِلَىٰ مُدَّتِهِمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ | 009:004:022 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | korunanları | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 9:7 Müşriklerin Allah katında, onun resulü katında ahitleri nasıl olabilir! Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız müstesna. Bu şekilde antlaşması olanlara, onlar size doğru dürüst davrandıkça, siz de doğru dürüst davranın. Allah, sakınanları sever. | كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِكِينَ عَهْدٌ عِنْدَ اللَّهِ وَعِنْدَ رَسُولِهِ إِلَّا الَّذِينَ عَاهَدْتُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ فَمَا اسْتَقَامُوا لَكُمْ فَاسْتَقِيمُوا لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ | 009:007:023 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | korunanlarla | N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mecrur | 9:36 Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir. | إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللَّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللَّهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا فِيهِنَّ أَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكِينَ كَافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَافَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ | 009:036:036 |
بِالْمُتَّقِينَ | bil-mutteḳīne | korunanları | P– önekli edat bi N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 9:44 Allah'a ve âhiret gününe iman edenler; mallarıyla, canlarıyla cihat edecekleri için senden izin istemezler. Allah, takva sahiplerini iyice bilmektedir. | لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْاخِرِ أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ | 009:044:014 |
التَّقْوَىٰ | t-teḳvā | takva | N– -in hali eril isim mecrur | 9:108 Böyle bir mescitte sakın namaza durma! Daha ilk gününde takva üzerine kurulan bir mescit, içinde namaz kılman için çok daha uygundur. Temizlenmek arzusu taşıyan erler vardır o mescitte. Allah, temizlenenleri sever. | لَا تَقُمْ فِيهِ أَبَدًا لَمَسْجِدٌ أُسِّسَ عَلَى التَّقْوَىٰ مِنْ أَوَّلِ يَوْمٍ أَحَقُّ أَنْ تَقُومَ فِيهِ فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَنْ يَتَطَهَّرُوا وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرِينَ | 009:108:008 |
تَقْوَىٰ | teḳvā | korku | N– -in hali isim mecrur | 9:109 Peki, binasını Allah'tan gelen bir sakınma duygusu ve hoşnutluk üzerine kuran mı hayırlıdır yoksa binasını sel artıklarının ucundaki yarın kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı? Allah, zalimler topluluğuna kılavuzluk etmez. | أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىٰ تَقْوَىٰ مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ أَمْ مَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىٰ شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ | 009:109:005 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | sakınacakları | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 9:115 Allah bir topluluğa kılavuzluk ettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine ayan-beyan bildirinceye kadar, onların sapıklığına hükmetmez. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِلَّ قَوْمًا بَعْدَ إِذْ هَدَاهُمْ حَتَّىٰ يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ | 009:115:013 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 9:119 Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve özü sözü bir kişilerle beraber olun. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ | 009:119:005 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | korunanlarla | N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mecrur | 9:123 Ey iman sahipleri! Küfre sapanların yakınınızda bulunanlarıyla savaşın. Sizde bir sertlik bulsunlar. Şunu bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا قَاتِلُوا الَّذِينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا فِيكُمْ غِلْظَةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ | 009:123:017 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | sakınan | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 10:6 Şu bir gerçek ki, geceyle gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında, Allah'ın göklerde ve yerde vücut verdiği şeylerde, sakınan bir topluluk için sayısız ayetler vardır. | إِنَّ فِي اخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا خَلَقَ اللَّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَايَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَّقُونَ | 010:006:014 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | sakınmıyor musunuz? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 10:31 Sor: "Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya o işitme gücünün ve gözlerin sahibi kim? Kim çıkarıyor ölüden diriyi ve kim çıkarıyor diriden ölüyü? Kim çekip çeviriyor iş ve oluşu?" Hemen, "Allah!" diyecekler. De ki: "Hâlâ kendinize gelmiyor musunuz?" | قُلْ مَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ أَمَّنْ يَمْلِكُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَمَنْ يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَمَنْ يُدَبِّرُ الْأَمْرَ فَسَيَقُولُونَ اللَّهُ فَقُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ | 010:031:027 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | sakınanlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 10:63 Onlar inanmış, takvaya sarılmışlardır. | الَّذِينَ امَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ | 010:063:004 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | takva sahiplerinindir | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat | 11:49 İşte bunlar, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları sen de bilmiyordun, toplumun da... Artık sabırlı ol! Sonuç, takvaya sarılanlarındır. | تِلْكَ مِنْ أَنْبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهَا إِلَيْكَ مَا كُنْتَ تَعْلَمُهَا أَنْتَ وَلَا قَوْمُكَ مِنْ قَبْلِ هَٰذَا فَاصْبِرْ إِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّقِينَ | 011:049:019 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 11:78 Lût'un kavmi koşarak onun yanına geldi. Bunlar daha önce de kötülükler yapmışlardı. Lût dedi ki: "Ey toplumum! İşte şunlar kızlarım. Onlar sizin için daha temiz. Allah'tan korkun da misafirlerim önünde beni rezil etmeyin. İçinizde olgun bir adam yok mu?" | وَجَاءَهُ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ إِلَيْهِ وَمِنْ قَبْلُ كَانُوا يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ قَالَ يَا قَوْمِ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي هُنَّ أَطْهَرُ لَكُمْ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ فِي ضَيْفِي أَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَشِيدٌ | 011:078:018 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunanlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 12:57 İman edip takvaya sarılanlar için âhiretteki ödül elbette daha değerlidir. | وَلَأَجْرُ الْاخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذِينَ امَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ | 012:057:007 |
يَتَّقِ | yetteḳi | korkarsa | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 12:90 Dediler ki: "Sen, yoksa sen Yûsuf musun?" "Evet, dedi, ben Yûsuf'um. İşte şu da kardeşim. Allah bize lütufta bulundu. Kim Allah'tan korkar, sabrederse Allah güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez." | قَالُوا أَإِنَّكَ لَأَنْتَ يُوسُفُ قَالَ أَنَا يُوسُفُ وَهَٰذَا أَخِي قَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا إِنَّهُ مَنْ يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ | 012:090:016 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korunanlar için | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 12:109 Senden önce gönderdiklerimiz de kentler halkından kendilerine vahyettiğimiz bazı erlerden başkası değildi. Yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, onlardan öncekilerin akıbeti nice oldu görsünler. Elbette ki âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllarınızı kullanmayacak mısınız?" | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ مِنْ أَهْلِ الْقُرَىٰ أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَدَارُ الْاخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا أَفَلَا تَعْقِلُونَ | 012:109:027 |
وَاقٍ | vāḳin | koruyacak (kimse) | N– -in hali eril belirsiz etken sıfat mecrur | 13:34 Dünya hayatında bir azap var onlar için; âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir. Onları Allah'a karşı koruyacak kimse de yoktur. | لَهُمْ عَذَابٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْاخِرَةِ أَشَقُّ وَمَا لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَاقٍ | 013:034:014 |
الْمُتَّقُونَ | l-mutteḳūne | korunanlara | N– yalın hal eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat merfu | 13:35 Sakınıp korunanlara vaat edilen cennetin temsilî anlatımı şu: Altından ırmaklar akar, yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu. Kâfirlerin son yurdu ise ateş... | مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ أُكُلُهَا دَائِمٌ وَظِلُّهَا تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَوْا وَعُقْبَى الْكَافِرِينَ النَّارُ | 013:035:005 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korunan(ların) | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri | 13:35 Sakınıp korunanlara vaat edilen cennetin temsilî anlatımı şu: Altından ırmaklar akar, yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu. Kâfirlerin son yurdu ise ateş... | مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ أُكُلُهَا دَائِمٌ وَظِلُّهَا تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَوْا وَعُقْبَى الْكَافِرِينَ النَّارُ | 013:035:016 |
وَاقٍ | vāḳin | bir koruyucu | N– -in hali eril belirsiz etken sıfat mecrur | 13:37 İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu. | وَكَذَٰلِكَ أَنْزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ بَعْدَمَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا وَاقٍ | 013:037:019 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakiler | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 15:45 Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir. | إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ | 015:045:002 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 15:69 "Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin." | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ | 015:069:001 |
فَاتَّقُونِ | fetteḳūni | benden korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 16:2 Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!" | يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنْذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ | 016:002:018 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korunan(lara) | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 16:30 Korunup sakınanlara, "Rabbiniz ne indirdi" dendiğinde şöyle dediler: "Hayır indirdi." Bu dünyada güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik vardır. Sonsuzluk yurdu elbette ki daha hayırlıdır. Gerçekten ne güzelmiş takva sahiplerinin yurdu! | وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ قَالُوا خَيْرًا لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَلَدَارُ الْاخِرَةِ خَيْرٌ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ | 016:030:003 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | korunanların | N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mecrur | 16:30 Korunup sakınanlara, "Rabbiniz ne indirdi" dendiğinde şöyle dediler: "Hayır indirdi." Bu dünyada güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik vardır. Sonsuzluk yurdu elbette ki daha hayırlıdır. Gerçekten ne güzelmiş takva sahiplerinin yurdu! | وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ قَالُوا خَيْرًا لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَلَدَارُ الْاخِرَةِ خَيْرٌ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ | 016:030:020 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | korunanları | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 16:31 Adn cennetleri... Girecekler içlerine. Altlarından ırmaklar akacak. Orada diledikleri şey kendilerinin olacak. Allah, korunup sakınanları işte böyle ödüllendirir. | جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ كَذَٰلِكَ يَجْزِي اللَّهُ الْمُتَّقِينَ | 016:031:015 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korkuyorsunuz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 16:52 Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Din de sürekli olarak yalnız O'nundur. Hâlâ, Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz! | وَلَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَهُ الدِّينُ وَاصِبًا أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَتَّقُونَ | 016:052:011 |
تَقِيكُمُ | teḳīkumu | sizi koruyan | V– 3. şahıs dişil tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 16:81 Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu. Dağlardan sizin için sığınak evler yaptı. Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle savaşta koruyacak elbiseler de yaptı. İşte nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor ki, O'na teslim olup esenliğe ulaşabilesiniz. | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ أَكْنَانًا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَابِيلَ تَقِيكُمُ الْحَرَّ وَسَرَابِيلَ تَقِيكُمْ بَأْسَكُمْ كَذَٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ | 016:081:015 |
تَقِيكُمْ | teḳīkum | sizi koruyan | V– 3. şahıs dişil tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 16:81 Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu. Dağlardan sizin için sığınak evler yaptı. Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle savaşta koruyacak elbiseler de yaptı. İşte nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor ki, O'na teslim olup esenliğe ulaşabilesiniz. | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ أَكْنَانًا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَابِيلَ تَقِيكُمُ الْحَرَّ وَسَرَابِيلَ تَقِيكُمْ بَأْسَكُمْ كَذَٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ | 016:081:018 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korunan(larla) | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 16:128 Hiç kuşkusuz, Allah, sakınanlar ve güzel düşünüp güzel iş yapanlarla beraberdir. | إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ | 016:128:005 |
تَقِيًّا | teḳiyyen | sakınan (bir kimse) | N– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim mansub | 19:13 Katımızdan bir kalp yumuşaklığı, bir temizlik verdik. Korunan biriydi o. | وَحَنَانًا مِنْ لَدُنَّا وَزَكَاةً وَكَانَ تَقِيًّا | 019:013:006 |
تَقِيًّا | teḳiyyen | korkuyor | N– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim mansub | 19:18 Meryem demişti: "Ben senden, Rahman'a sığınıyorum. Takva sahibi biriysen dikkatli ol." | قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَٰنِ مِنْكَ إِنْ كُنْتَ تَقِيًّا | 019:018:008 |
تَقِيًّا | teḳiyyen | korunanlara | N– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim mansub | 19:63 Kullarımızdan takva sahibi olanları mirasçı yapacağımız cennet işte budur. | تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَنْ كَانَ تَقِيًّا | 019:063:009 |
اتَّقَوْا | tteḳav | muttakileri (sakınanları) | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 19:72 Sonra biz, korunup sakınanları kurtaracağız. Zalimleri de orada dizleri üzerinde çökmüş bırakacağız. | ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوْا وَنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا | 019:072:004 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakileri (sakınanları) | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 19:85 Gün olur, o sakınanları biz, Rahman'ın huzurunda heyet halinde toplarız. | يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَٰنِ وَفْدًا | 019:085:003 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakileri (sakınanları) | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 19:97 Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın. | فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنْذِرَ بِهِ قَوْمًا لُدًّا | 019:097:006 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunurlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 20:113 Biz onu işte böyle, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onun içinde tehditleri türlü ifadelerle sıraladık ki sakınabilsinler, yahut da Kur'an onlara yeni bir hatırlatıcı/hatırlatma sunsun. | وَكَذَٰلِكَ أَنْزَلْنَاهُ قُرْانًا عَرَبِيًّا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ الْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا | 020:113:010 |
لِلتَّقْوَىٰ | litteḳvā | takva(sahipleri)nindir | P– önekli edat lām N– -in hali eril isim | 20:132 Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et! Biz senden rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırıyoruz. Sonuç takvanındır! | وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا نَحْنُ نَرْزُقُكَ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَىٰ | 020:132:012 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | muttakiler için | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 21:48 Yemin olsun, biz, Mûsa'ya ve Hârun'a hak ile bâtılı ayıran, korunanlar için bir ışık ve öğüt olan furkanı verdik. | وَلَقَدْ اتَيْنَا مُوسَىٰ وَهَارُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَاءً وَذِكْرًا لِلْمُتَّقِينَ | 021:048:008 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 22:1 Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet saatinin zelzelesi gerçekten çok büyük bir şeydir. | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ | 022:001:004 |
تَقْوَى | teḳvā | takvası- | N– -in hali isim mecrur | 22:32 İşte böyle. Kim Allah'ın kutsallık nişanı yaptığı şeyleri yüceltirse bu yaptığı, gönüllerin takvasındandır. | ذَٰلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ | 022:032:008 |
التَّقْوَىٰ | t-teḳvā | takvanız | N– yalın hal eril isim merfu | 22:37 Onların etleri de kanları da Allah'a asla ulaşmaz; fakat sizin takvanız O'na ulaşır. Onları size bu şekilde boyun eğdirdi ki, sizi hidayete erdirdiği için Allah'ı yücelterek anasınız. Güzel düşünüp güzel davrananlara müjde ver. | لَنْ يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوَىٰ مِنْكُمْ كَذَٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ | 022:037:009 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunmaz mısınız? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 23:23 Yemin olsun, Nûh'u toplumuna resul olarak gönderdik de o şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah'a kulluk/ibadet edin! O'ndan başka tanrınız yok sizin. Hâlâ sakınmayacak mısınız?" | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ | 023:023:017 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunmaz mısınız? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 23:32 Onlara da içlerinden şu yolda tebliğde bulunan bir resul gönderdik: Allah'a kulluk/ibadet edin. O'ndan başka tanrınız yok sizin. Hâlâ ürpermiyor musunuz? | فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ | 023:032:014 |
فَاتَّقُونِ | fetteḳūni | benden korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 23:52 İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ve ben de sizin Rabbinizim; o halde benden sakının! | وَإِنَّ هَٰذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ | 023:052:008 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korkmuyor musunuz? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 23:87 "Allah'tır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ benden sakınmıyor musunuz?" | سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ | 023:087:005 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | muttakiler için | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 24:34 Yemin olsun ki, size, gerçeği açık seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik. | وَلَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكُمْ ايَاتٍ مُبَيِّنَاتٍ وَمَثَلًا مِنَ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ | 024:034:013 |
وَيَتَّقْهِ | ve yetteḳhi | ve sakınırsa | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri atıf vavı muzari fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih meczum | 24:52 Allah'a ve O'nun resulüne itaat eden, Allah'a saygı duyan ve O'ndan korkan kişiler, zafere ulaşanların ta kendileridir. | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ | 024:052:007 |
الْمُتَّقُونَ | l-mutteḳūne | muttakilere | N– yalın hal eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat merfu | 25:15 De ki: "Bu mu daha iyi, yoksa korunanlara vaat edilen o sonsuzluk cenneti mi? O cennet de bu korunanların ödülü ve dönüş yeridir." | قُلْ أَذَٰلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاءً وَمَصِيرًا | 025:015:009 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | muttakilere | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 25:74 Onlar şöyle yakarırlar: "Rabbimiz, eşlerimizden ve çocuklarımızdan bize göz aydınlığı bağışla. Bizi takvaya sarılanlara önder kıl." | وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا | 025:074:012 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | onlar korunmayacaklar mı? | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:11 "Firavun'un toplumuna git. Hâlâ korkup korunmayacaklar mı?" | قَوْمَ فِرْعَوْنَ أَلَا يَتَّقُونَ | 026:011:004 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | muttakiler için | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 26:90 Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır. | وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ | 026:090:003 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunmaz mısınız? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:106 Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" | إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ | 026:106:007 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:108 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:108:001 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | öyle ise korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:110 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:110:001 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunmaz mısınız? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:124 Kardeşleri Hûd onlara: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" demişti. | إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ | 026:124:007 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:126 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:126:001 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | o halde korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:131 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:131:001 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:132 "O bildiğiniz nimetleri önünüze yayandan korkun." | وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَ | 026:132:001 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunmaz mısınız? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:142 Kardeşleri Sâlih onlara demişti ki: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" | إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ | 026:142:007 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:144 "Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:144:001 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:150 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:150:001 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunmaz mısınız? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:161 Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?" | إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ | 026:161:007 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:163 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:163:001 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunmaz mısınız? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:177 Şuayb onlara demişti ki: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?" | إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ | 026:177:006 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:179 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:179:001 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:184 "Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının!" | وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ | 026:184:001 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunanları | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 27:53 Biz inananları, korunup sakınanları kurtardık. | وَأَنْجَيْنَا الَّذِينَ امَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ | 027:053:005 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | sakınanlarındır | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat | 28:83 İşte âhiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz. Sonuç, takva sahiplerinindir. | تِلْكَ الدَّارُ الْاخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ | 028:083:014 |
وَاتَّقُوهُ | vetteḳūhu | ve O'ndan korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir he muttasıl (bitişik) zamir te muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 29:16 İbrahim'i de gönderdik. Toplumuna şöyle demişti: "Allah'a kulluk/ibadet edin, O'ndan sakının. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır." | وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ | 029:016:007 |
وَاتَّقُوهُ | vetteḳūhu | ve erdemlenmeleri | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir he muttasıl (bitişik) zamir te muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 30:31 O'na yönelmiş kişiler olarak O'ndan sakının! Namazı kılın ve sakın şirke sapanlardan olmayın; | مُنِيبِينَ إِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ | 030:031:003 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 31:33 Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Herhangi bir şeyde babanın, evladı; evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden ürperin! Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın! | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْزِي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِهِ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِهِ شَيْئًا إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ | 031:033:004 |
اتَّقِ | tteḳi | kork | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp VIII) emir fiil emir fiili | 33:1 Ey Peygamber! Allah'tan kork ve küfre batmışlarla münafıklara boyun eğme! Kuşkusuz, Allah Alîm ve Hakîm'dir. | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللَّهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا | 033:001:004 |
اتَّقَيْتُنَّ | tteḳaytunne | (Allah'tan) sakınıyorsanız | V– 2. şahıs dişil çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir | 33:32 Ey peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer korunup takvaya sarılıyorsanız sözü kırıtarak söylemeyin ki, kalbinde maraz bulunan biri ümide kapılmasın. Örfe uygun söz söyleyin. | يَا نِسَاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَأَحَدٍ مِنَ النِّسَاءِ إِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذِي فِي قَلْبِهِ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًا | 033:032:009 |
وَاتَّقِ | vetteḳi | ve kork | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril tekil (kalıp VIII) emir fiil atıf vavı emir fiili | 33:37 Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı birşeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir. | وَإِذْ تَقُولُ لِلَّذِي أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَأَنْعَمْتَ عَلَيْهِ أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللَّهَ وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللَّهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَاهُ فَلَمَّا قَضَىٰ زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِي أَزْوَاجِ أَدْعِيَائِهِمْ إِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًا وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا | 033:037:012 |
وَاتَّقِينَ | vetteḳīne | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs dişil çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili te muttasıl (bitişik) zamir | 33:55 Peygamber'in hanımlarına; babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, hizmetindeki kadınlar ve anlaşmalarıyla sahip olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. Allah'tan korkun, ey Peygamber hanımları! Kuşkusuz, Allah herşeye tanıklık etmektedir. | لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ فِي ابَائِهِنَّ وَلَا أَبْنَائِهِنَّ وَلَا إِخْوَانِهِنَّ وَلَا أَبْنَاءِ إِخْوَانِهِنَّ وَلَا أَبْنَاءِ أَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ وَاتَّقِينَ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا | 033:055:022 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 33:70 Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sağlam söz söyleyin! | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا | 033:070:005 |
اتَّقُوا | tteḳū | sakının | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 36:45 Onlara, "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet edilebilsin!" denildiğinde, hiç aldırmazlar. | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ | 036:045:004 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | korunmaz mısınız? | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 37:124 O da toplumuna şöyle demişti: "Hâlâ korkup sakınmıyor musunuz?" | إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَلَا تَتَّقُونَ | 037:124:005 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakileri | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 38:28 Yoksa biz, iman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlarla aynı mı tutacağız? Yoksa takva sahiplerini, arsız sapıklar gibi mi yapacağız? | أَمْ نَجْعَلُ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِدِينَ فِي الْأَرْضِ أَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّقِينَ كَالْفُجَّارِ | 038:028:012 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | korunanlar için vardır | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 38:49 Bir hatırlatmadır bu! Korunup sakınanlar için elbette güzel bir gelecek vardır. | هَٰذَا ذِكْرٌ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَابٍ | 038:049:004 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 39:10 Tarafımdan söyle: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden korkun! Bu dünya hayatında güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik vardır. Allah'ın toprağı/yeryüzü geniştir. Sadece sabredenlere, ücretleri hesapsız ödenecektir." | قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ امَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ | 039:010:006 |
فَاتَّقُونِ | fetteḳūni | benden korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 39:16 Onların üstlerinde ateşten gölgeler, altlarında da gölgeler vardır. İşte Allah, kullarını bundan korkmaya çağırıyor. "Ey kullarım, benden korkun!" | لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ | 039:016:017 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korkarlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 39:20 Hayır, kurtaramazsın! Rablerinden korkanlara gelince, onlar için üstüste bina edilmiş odalar var; altlarından ırmaklar akar. Allah'ın vaadidir bu, Allah vaadine ters düşmez. | لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ مَبْنِيَّةٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ | 039:020:003 |
يَتَّقِي | yetteḳī | korunmağa çalışan | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil muzari fiil | 39:24 Zalimlere, "kazanmış olduğunuzu tadın!" denildiğinde, kıyamet günü o kötü azaptan yüzünü kim koruyabilir? | أَفَمَنْ يَتَّقِي بِوَجْهِهِ سُوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَقِيلَ لِلظَّالِمِينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ | 039:024:002 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | sakınırlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri | 39:28 Bunu, eğri büğrüsü olmayan Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler. | قُرْانًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِي عِوَجٍ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ | 039:028:007 |
الْمُتَّقُونَ | l-mutteḳūne | korunanlar | N– yalın hal eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat merfu | 39:33 Doğruyu getirene ve onu tasdikleyene gelince, işte böyleleri, korunanların ta kendileridir. | وَالَّذِي جَاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ | 039:033:008 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakiler- | N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mecrur | 39:57 Yahut şöyle diyecektir: "Allah bana kılavuzluk etseydi elbette ben de korunanlardan olurdum." | أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ اللَّهَ هَدَانِي لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّقِينَ | 039:057:009 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korunanları | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 39:61 Korunup sakınanları Allah, kendi başarıları yüzünden kurtarır. Ne kötülük dokunur onlara ne de kederlenirler. | وَيُنَجِّي اللَّهُ الَّذِينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ | 039:061:004 |
اتَّقَوْا | tteḳav | korunan(lar) | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 39:73 Rablerinden korkanlar da bölükler halinde cennete sevk edilirler. Oraya geldiklerinde, cennet kapıları da kendilerine açıldığında, oranın bekçileri onlara şöyle derler: "Selam size! Tertemizsiniz. Hadi girin şuraya, sürekli kalıcılar olarak!" | وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ | 039:073:003 |
وَقِهِمْ | ve ḳihim | ve onları koru | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril tekil emir fiil PRON– 3. şahıs eril çoğul nesne zamiri atıf vavı emir fiili «هم» muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 40:7 Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: "Rabbimiz! Sen herşeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehenem azabından koru!" | الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ امَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ | 040:007:025 |
وَقِهِمُ | ve ḳihimu | ve onları koru | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril tekil emir fiil PRON– 3. şahıs eril çoğul nesne zamiri atıf vavı emir fiili «هم» muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 40:9 "Koru onları kötülüklerden! O gün kötülüklerden koruduğuna mutlaka rahmet etmişsindir sen. İşte budur o en büyük kurtuluş ve eriş." | وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَنْ تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ | 040:009:001 |
تَقِ | teḳi | sen korursan | V– 2. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 40:9 "Koru onları kötülüklerden! O gün kötülüklerden koruduğuna mutlaka rahmet etmişsindir sen. İşte budur o en büyük kurtuluş ve eriş." | وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَنْ تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ | 040:009:004 |
وَاقٍ | vāḳin | koruyan | N– -in hali eril belirsiz etken sıfat mecrur | 40:21 Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonları nice olmuş görsünler? Onlar, hem kuvvetçe hem de yeryüzündeki eserler bakımından bunlardan daha zorlu idiler. Ama Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Ve Allah'a karşı bir koruyanları da olmadı. | أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ كَانُوا مِنْ قَبْلِهِمْ كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَاثَارًا فِي الْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَاقٍ | 040:021:030 |
فَوَقَاهُ | feveḳāhu | onu korudu | REM– devam ettirme öneki V– 3. şahıs eril tekil geçmiş zaman fiili PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri istinaf fa sı mazi fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 40:45 Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. | فَوَقَاهُ اللَّهُ سَيِّئَاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِالِ فِرْعَوْنَ سُوءُ الْعَذَابِ | 040:045:001 |
يَتَّقُونَ | yetteḳūne | korunanları | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 41:18 İnananları kurtardık, onlar korunuyorlardı. | وَنَجَّيْنَا الَّذِينَ امَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ | 041:018:005 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | muttakiler içindir | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat | 43:35 Her yanda süsler oluştururduk. İşte bütün bunlar, şu iğreti dünya hayatının nimetidir. Rabbinin katındaki âhiret ise takva sahipleri içindir. | وَزُخْرُفًا وَإِنْ كُلُّ ذَٰلِكَ لَمَّا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَالْاخِرَةُ عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُتَّقِينَ | 043:035:012 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | o halde korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 43:63 İsa, açık seçik kanıtlarla geldiğinde şöyle demişti: "Ben size hikmet getirdim ve tartışıp durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde, Allah'tan korkun ve bana itaat edin!" | وَلَمَّا جَاءَ عِيسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي تَخْتَلِفُونَ فِيهِ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 043:063:015 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakiler | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 43:67 Dostlar o gün birbirine düşman kesilirler. Ancak takvaya sarılanlar böyle değildir. | الْأَخِلَّاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ | 043:067:007 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakiler | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 44:51 Korunup sakınanlar, güvenli bir makamdadır; | إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ | 044:051:002 |
وَوَقَاهُمْ | ve veḳāhum | ve onları korur | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril tekil geçmiş zaman fiili PRON– 3. şahıs eril çoğul nesne zamiri atıf vavı mazi fiil mahallen mansub «هم» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih | 44:56 Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur. | لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَىٰ وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ | 044:056:008 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakilerin | N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mecrur | 45:19 Kuşkun olmasın ki onlar, Allah karşısında sana hiçbir yarar sağlayamazlar/Allah'tan gelecek hiçbir şeyi senden uzaklaştıramazlar. Zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah ise takvaya sarılanların Velî'sidir. | إِنَّهُمْ لَنْ يُغْنُوا عَنْكَ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَإِنَّ الظَّالِمِينَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُتَّقِينَ | 045:019:015 |
الْمُتَّقُونَ | l-mutteḳūne | muttakilere | N– yalın hal eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat merfu | 47:15 Sakınanlara vaat olunan cennetin durumu şöyledir: Orada, bozulmayan sudan ırmaklar; tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet sunan bir şaraptan nehirler, süzme bir baldan oluşan nehirler var. Ve orada kendileri için her türlü meyvenin yanında, Rablerinden bir de bağışlanma var. Bu nimetler içindeki ile, sürekli ateşte olup da içirildiği sıcak su tarafından bağırsakları parçalanan kimse aynı olur mu? | مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِنْ مَاءٍ غَيْرِ اسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِنْ لَبَنٍ لَمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِنْ خَمْرٍ لَذَّةٍ لِلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِنْ عَسَلٍ مُصَفًّى وَلَهُمْ فِيهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاءً حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءَهُمْ | 047:015:005 |
تَقْوَاهُمْ | teḳvāhum | korunmalarını | N– ismin -i hali isim PRON– 3. şahıs eril çoğul iyelik zamiri mansub «هم» muttasıl (bitişik) zamir | 47:17 Kılavuzlarını bulmuş olanlara gelince, Allah onların hidayetini artırmış ve korunma imkânlarını kendilerine vermiştir. | وَالَّذِينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَاتَاهُمْ تَقْوَاهُمْ | 047:017:006 |
وَتَتَّقُوا | ve tetteḳū | ve korunursanız | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi PRON– özne zamiri atıf vavı muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir mansub | 47:36 Şu iğreti dünya hayatı, sadece bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder korunursanız, Allah, ödüllerinizi verecek ve sizden mallarınızı istemeyecektir. | إِنَّمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَإِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ أُجُورَكُمْ وَلَا يَسْأَلْكُمْ أَمْوَالَكُمْ | 047:036:008 |
التَّقْوَىٰ | t-teḳvā | takva | N– yalın hal eril isim merfu | 48:26 İnkâr edenler, kalplerine öfkeli taassubu, o cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise huzur ve mutluluğunu resulünün, inananların üstüne indirmişti. Onları, takva kelimesine bağlı tutmuştu. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler. Allah her şeyi çok iyi bilmektedir. | إِذْ جَعَلَ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَأَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوَىٰ وَكَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا | 048:026:019 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 49:1 Ey iman edenler! Allah'ın ve resulünün önüne geçmeyin! Allah'tan korkun! Allah gerçekten çok iyi duyan ve gereğince bilendir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ | 049:001:011 |
لِلتَّقْوَىٰ | litteḳvā | takva için | P– önekli edat lām N– -in hali eril isim car mecrur | 49:3 Allah resulünün huzurunda seslerini alçaltanlar var ya, onlar Allah'ın, gönüllerini takva için imtihan ettiği kişilerdir. Bir bağışlanma vardır onlar için, bir büyük ödül vardır. | إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَىٰ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ | 049:003:013 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 49:10 Şu bir gerçek ki, müminler sadece kardeştirler. O halde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın ve Allah'tan sakının ki, size merhamet edilebilsin. | إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ | 049:010:007 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | o halde korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 49:12 Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz. Allah'tan sakının! Hiç kuşkusuz, Allah tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ | 049:012:027 |
أَتْقَاكُمْ | etḳākum | en çok korunanınızdır | N– yalın hal eril tekil isim PRON– 2. şahıs eril çoğul iyelik zamiri | 49:13 Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. | يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَىٰ وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ | 049:013:017 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | korunanlara | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 50:31 Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir. | وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ | 050:031:003 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakiler | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 51:15 Şu da bir gerçek ki, sakınıp korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır; | إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ | 051:015:002 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | korunanlar | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 52:17 Korunup sakınanlar; cennetler, nimetler içindedir. | إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ | 052:017:002 |
وَوَقَاهُمْ | ve veḳāhum | ve onları korumuştur | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril tekil geçmiş zaman fiili PRON– 3. şahıs eril çoğul nesne zamiri atıf vavı mazi fiil mahallen mansub «هم» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih | 52:18 Rablerinin kendilerine verdikleriyle keyif çatarlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur. | فَاكِهِينَ بِمَا اتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ | 052:018:005 |
وَوَقَانَا | ve veḳānā | ve bizi korudu | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril tekil geçmiş zaman fiili PRON– 1. şahıs çoğul nesne zamiri atıf vavı mazi fiil mahallen mansub «نا» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih | 52:27 "Allah bize lütufta bulundu ve bizi o iliklere işleyen azaptan korudu." | فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ | 052:027:004 |
اتَّقَىٰ | tteḳā | korunan | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili mazi fiil | 53:32 Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur. | الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنْتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ فَلَا تُزَكُّوا أَنْفُسَكُمْ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَىٰ | 053:032:031 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakiler | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 54:54 Korunup sakınanlar; bahçelerde, nehir kıyılarındadır. | إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ | 054:054:002 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 57:28 Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve onun resulüne inanın ki size rahmetinden iki nasip versin: Size, kendisiyle yol açacağınız bir ışık lütfetsin ve sizi affetsin. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَامِنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِهِ وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ | 057:028:005 |
وَالتَّقْوَىٰ | ve tteḳvā | ve takva | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) N– yalın hal eril isim atıf vavı merfu | 58:9 Ey iman edenler! Aranızda fısıldaştığınız zaman, günah, düşmanlık ve resule isyan hususlarında fısıldaşmayın; hayırda erginlik/dürüstlük ve takva konusunda fısıldaşın. Huzurunda haşredileceğiniz Allah'tan sakının! | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ | 058:009:015 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 58:9 Ey iman edenler! Aranızda fısıldaştığınız zaman, günah, düşmanlık ve resule isyan hususlarında fısıldaşmayın; hayırda erginlik/dürüstlük ve takva konusunda fısıldaşın. Huzurunda haşredileceğiniz Allah'tan sakının! | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ | 058:009:016 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf Vavı – Vâvu’l-İstinâfiye emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 59:7 Allah'ın, kentler halkından resulüne zahmetsizce aktardığı mal ve nimetler şunlar içindir: Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar, yolda kalmışlar. Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın. Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı çok şiddetlidir. | مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَىٰ فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْأَغْنِيَاءِ مِنْكُمْ وَمَا اتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ | 059:007:032 |
يُوقَ | yūḳa | korunursa | V– 3. şahıs eril tekil edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil mebni meçhul meczum | 59:9 Onlardan önce yurda konmuş ve imana sarılmış olanlar, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile, ötekileri kendi nefslerine tercih ederler. Nefsinin cimriliğinden/doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. | وَالَّذِينَ تَبَوَّءُوا الدَّارَ وَالْإِيمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ فِي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّا أُوتُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ | 059:009:026 |
اتَّقُوا | tteḳū | korkun | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 59:18 Ey iman edenler! Allah'tan korkun! Ve her benlik, yarın için önden ne gönderdiğine bir baksın. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ | 059:018:005 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 59:18 Ey iman edenler! Allah'tan korkun! Ve her benlik, yarın için önden ne gönderdiğine bir baksın. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ | 059:018:012 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve sakının | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf Vavı – Vâvu’l-İstinâfiye emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 60:11 Eğer, kâfirler tarafına geçmiş eşleriniz yüzünden birşeyleriniz inkârcılara gider, sonra da onlardan size kaçan kadınlar yüzünden ödeme sırası size gelirse, eşleri gitmiş olan müminlere, harcadıkları miktarı verin. Kendisine inandığınız Allah'tan korkun. | وَإِنْ فَاتَكُمْ شَيْءٌ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ إِلَى الْكُفَّارِ فَعَاقَبْتُمْ فَاتُوا الَّذِينَ ذَهَبَتْ أَزْوَاجُهُمْ مِثْلَ مَا أَنْفَقُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي أَنْتُمْ بِهِ مُؤْمِنُونَ | 060:011:016 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | öyle ise korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 64:16 O halde, gücünüz ölçüsünde Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin. Ve benlikleriniz için bir hayır olarak infakta bulunun. Nefsinin cimrilik ve doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. | فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنْفِقُوا خَيْرًا لِأَنْفُسِكُمْ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ | 064:016:001 |
يُوقَ | yūḳa | korunursa | V– 3. şahıs eril tekil edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil mebni meçhul meczum | 64:16 O halde, gücünüz ölçüsünde Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin. Ve benlikleriniz için bir hayır olarak infakta bulunun. Nefsinin cimrilik ve doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. | فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنْفِقُوا خَيْرًا لِأَنْفُسِكُمْ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ | 064:016:011 |
وَاتَّقُوا | vetteḳū | ve korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 65:1 Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman iddetlerine doğru boşayın ve iddeti iyi sayın! Rabbiniz olan Allah'tan korkun! Onları evlerinden çıkarmayın; onlar da çıkmasınlar. Apaçık ve belgeli bir yüzsüzlük yapmaları durumu müstesna. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah'ın sınırlarını çiğneyen kendi benliğine zulmetmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bundan sonra yeni bir iş/oluş ortaya çıkarır. | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِنْ بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَٰلِكَ أَمْرًا | 065:001:011 |
يَتَّقِ | yetteḳi | sakınırsa | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 65:2 Sürelerini doldurma noktasına geldiklerinde o kadınları ya örfün gerektirdiği biçimde tutun yahut da yine örfün gerektirdiği şartlarla onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de tanık tutun. Tanıklığı Allah için tam bir biçimde yapın. Allah'a ve âhiret gününe inanan kişiye işte bu şekilde öğüt verilmektedir. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu nasip eder. | فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِنْكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ ذَٰلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْاخِرِ وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا | 065:002:026 |
يَتَّقِ | yetteḳi | korkarsa | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 65:4 Âdetten kesilen kadınlarınızın iddet bekleme sürelerinde kuşkuya düşerseniz, onların iddetleri üç aydır. Hiç âdet görmemiş kadınların süreleri de böyledir. Gebe olan kadınların süreleri ise yüklerini bırakmalarına kadardır. Kim Allah'tan korkarsa, O ona işinde bir kolaylık nasip eder. | وَاللَّائِي يَئِسْنَ مِنَ الْمَحِيضِ مِنْ نِسَائِكُمْ إِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ وَاللَّائِي لَمْ يَحِضْنَ وَأُولَاتُ الْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَنْ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا | 065:004:022 |
يَتَّقِ | yetteḳi | korkarsa | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 65:5 İşte bu, Allah'ın size indirmiş olduğu emridir. Kim Allah'tan korkarsa O, onun çirkinliklerini örter ve onun ödülünü büyütür. | ذَٰلِكَ أَمْرُ اللَّهِ أَنْزَلَهُ إِلَيْكُمْ وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُعْظِمْ لَهُ أَجْرًا | 065:005:007 |
فَاتَّقُوا | fetteḳū | o halde korkun | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf fa sı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 65:10 Allah onlar için şiddetli bir azap hazırladı. Artık Allah'tan korkun, ey iman etmiş akıl ve gönül sahipleri! Allah size bir Zikir/bir uyarıcı/bir düşündürücü indirmiştir. | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ الَّذِينَ امَنُوا قَدْ أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا | 065:010:006 |
قُوا | ḳū | koruyun | V– 2. şahıs eril çoğul emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 66:6 Ey iman sahipleri! Kendilerinizi ve ailelerinizi öyle bir ateşten koruyun ki, yakıtı insanlarla taşlardır. O ateşin başında çok katı, çok sert melekler vardır. Onlar, kendilerine emir verdiği konuda Allah'a isyan etmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ | 066:006:005 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | muttakiler için vardır | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 68:34 Takva sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır. | إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ | 068:034:002 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | muttakiler için | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 69:48 Gerçek şu ki o, sakınanlar için tam bir uyarıcı ve düşündürücüdür. | وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّقِينَ | 069:048:003 |
وَاتَّقُوهُ | vetteḳūhu | ve O'ndan korkun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir he muttasıl (bitişik) zamir te muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 71:3 "O halde, Allah'a ibadet edin! O'ndan korkun! Ve bana itaat edin ki, | أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ | 071:003:004 |
تَتَّقُونَ | tetteḳūne | kendinizi kurtaracaksınız | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 73:17 Eğer inkâr ve nankörlüğe saparsanız, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviren o günden nasıl korunacaksınız? | فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِنْ كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شِيبًا | 073:017:002 |
التَّقْوَىٰ | t-teḳvā | takva | N– -in hali eril isim mecrur | 74:56 Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O'dur. | وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ | 074:056:009 |
فَوَقَاهُمُ | feveḳāhumu | onları korumuştur | CAUS– sebep ifadesi V– 3. şahıs eril tekil geçmiş zaman fiili PRON– 3. şahıs eril çoğul nesne zamiri sebep fa sı mazi fiil mahallen mansub «هم» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih | 76:11 Allah da onları o gününün şerrinden korumuş ve kendilerini bir parlaklığa, bir sevince ulaştırmıştır. | فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا | 076:011:001 |
الْمُتَّقِينَ | l-mutteḳīne | muttakiler ise | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat mansub | 77:41 Takvaya sarılanlar gölgeler altında, su kaynaklarındadır. | إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ | 077:041:002 |
لِلْمُتَّقِينَ | lilmutteḳīne | muttakiler için vardır | P– önekli edat lām N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat car mecrur | 78:31 Takva sahipleri için bir kurtuluş ve bir zafer vardır. | إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا | 078:031:002 |
وَتَقْوَاهَا | ve teḳvāhā | ve korunmasını | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) N– ismin -i hali eril isim PRON– 3. şahıs dişil tekil iyelik zamiri atıf vavı mansub «ها» muttasıl (bitişik) zamir | 91:8 Ardından da ona bozukluğunu ve takvasını ilham edene ki, | فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا | 091:008:003 |
وَاتَّقَىٰ | vetteḳā | korunursa | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili atıf vavı mazi fiil | 92:5 Kim verir ve sakınırsa, | فَأَمَّا مَنْ أَعْطَىٰ وَاتَّقَىٰ | 092:005:004 |
الْأَتْقَى | l-etḳā | en muttaki olan | N– yalın hal eril tekil isim merfu | 92:17 İyice sakınan da ondan uzak tutulur. | وَسَيُجَنَّبُهَا الْأَتْقَى | 092:017:002 |
بِالتَّقْوَىٰ | bit-teḳvā | korunmayı | P– önekli edat bi N– -in hali eril isim car mecrur | 96:12 Ya o, takvayı emrediyorsa! | أَوْ أَمَرَ بِالتَّقْوَىٰ | 096:012:003 |