Doğru Sayısı:   Yanlış Sayısı:  

   

Kullanımı hakkında:

1. Türkçe kelimelerden birini seçin. Seçtiğiniz kelime kırmızı olarak renklenecektir. Seçtiğiniz kelime ile ilgili bilgiler alt tarafta görüntülenecektir.
2. Tablodan karşılığı olduğunu düşündüğünüz satırdaki boş (veya kırmızı ile yazılı kelime olan) hücreye tıklayınız.
3. Seçtiğiniz kelime karşılığı olarak DOĞRU ise YEŞİL olarak hücreye yazılacaktır.
4. Seçtiğiniz kelime karşılığı olarak DOĞRU DEĞİL ise KIRMIZI olarak hücreye yazılacaktır.
5. Sorularınız, istekleriniz ve diğer surelerle ilgili çalışmaları talep etmek için tkuzan@gmail.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Turgut Kuzan - https://turgutkuzan.com/ - Aralık 2024

Kur'an-ı Kerim'de en sık geçen kökler - 1

ArapçaOkunuşTürkçeDilbilgisiMealAyetİndex
جَنَّاتٍcennātincennetlerN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
2:25 İman edip hayra ve barışa yönelik değerler üretenlere şunu müjdele: Kendileri için, altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Onlardaki herhangi bir meyvadan bir rızk olarak her nasiplendirildiklerinde, şöyle diyeceklerdir: "İşte bu, daha önce rızklandırıldığımız şey!" Bu rızk onlara buna benzer şekilde verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada sürekli kalacaklardır.وَبَشِّرِ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هَٰذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَأُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ 002:025:008
الْجَنَّةَl-cennetecennettePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
2:35 Ve Âdem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleşin ve ondan dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz."وَقُلْنَا يَا ادَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هَٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ 002:035:007
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
2:82 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ise cennetin dostudurlar. Onlar da orada sürekli kalacaklardır.وَالَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ 002:082:007
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
2:111 "Yahudi yahut Hıristiyan olandan başkası cennete asla giremeyecek." dediler. Bu, onların hayalleri, kuruntularıdır. De ki onlara: "Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin susturucu kanıtınızı!"وَقَالُوا لَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلَّا مَنْ كَانَ هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ 002:111:004
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
2:214 Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır.أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّىٰ يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ امَنُوا مَعَهُ مَتَىٰ نَصْرُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ نَصْرَ اللَّهِ قَرِيبٌ 002:214:005
الْجَنَّةِl-cenneticennetePN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
2:221 Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından - müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de - çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikâhlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten - o hoşunuza gitse de - çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler.وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتَّىٰ يُؤْمِنَّ وَلَأَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ أَعْجَبَتْكُمْ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِكِينَ حَتَّىٰ يُؤْمِنُوا وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ أَعْجَبَكُمْ أُولَٰئِكَ يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَاللَّهُ يَدْعُو إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ وَيُبَيِّنُ ايَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ 002:221:032
جَنَّةٍcennetinbir bahçeyeN– -in hali dişil belirsiz isim
mecrur
2:265 Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve öz benliklerindekini kökleştirmek için infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur düşmese de bir çisenti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta olduklarınızı tam bir biçimde görmektedir.وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ وَتَثْبِيتًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌ فَاتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ فَإِنْ لَمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ 002:265:012
جَنَّةٌcennetunbir bahçesiN– yalın hal dişil belirsiz isim
merfu
2:266 Herhangi biriniz ister mi ki; altından ırmaklar akan, içinde her tür meyvası olan, hurmalardan,üzümlerden oluşmuş bir bahçesi bulunsun, kendisinin güçsüz-çaresiz yavruları da olsun ve bu haldeyken üstüne ihtiyarlık çöksün, tam bu sırada o bahçeye alevli bir bora isabet etsin de bahçe, baştan başa yansın. Allah size ayetleri işte bu şekilde açıklıyor ki, inceden inceye ve derinden derine düşünebilesiniz.أَيَوَدُّ أَحَدُكُمْ أَنْ تَكُونَ لَهُ جَنَّةٌ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ لَهُ فِيهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَأَصَابَهُ الْكِبَرُ وَلَهُ ذُرِّيَّةٌ ضُعَفَاءُ فَأَصَابَهَا إِعْصَارٌ فِيهِ نَارٌ فَاحْتَرَقَتْ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْايَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ 002:266:006
جَنَّاتٌcennātuncennetlerN– yalın hal dişil çoğul belirsiz isim
merfu
3:15 De ki: "Bu sayılanlardan daha iyisini size haber vereyim mi? Sakınıp korunanlar için, Rableri katında, altlarından nehirler akan, içinde sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'tan bir hoşnutluk olacaktır. Allah, kulları en iyi biçimde görmektedir."قُلْ أَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذَٰلِكُمْ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ 003:015:010
وَجَنَّةٍve cennetinve cenneteCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– -in hali dişil belirsiz isim - Cennet
atıf vavı
mecrur
3:133 Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni göklerle yer kadar olan cennete doğru yarışır gibi koşuşun. O, takva sahipleri için hazırlanmıştır.وَسَارِعُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ 003:133:006
وَجَنَّاتٌve cennātunve cennetlerdirCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– yalın hal dişil çoğul belirsiz isim
atıf vavı
merfu
3:136 İşte bunların ödülleri Rablerinden bir bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Sürekli kalacaklardır orada. İş yapıp değer üretenlerin ücreti ne güzeldir!أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ 003:136:006
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
3:142 Yoksa siz, Allah içinizden uğraşıp didinenleri seçmeden, sabredenleri seçmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ 003:142:005
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
3:185 Her benlik ölümü tadacaktır. Hak ettiğiniz karşılıklar size, kıyamet günü, eksiksiz bir biçimde mutlaka verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kesinlikle kurtulmuş olacaktır. İğreti-sefil hayat aldatıcı bir yararlanmadan başka şey değildir.كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ 003:185:015
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
3:195 Rableri onlara cevap verdi: "Ben sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkenceye uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var ya, onların kötülüklerini yemin olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları, Allah katından bir karşılık olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım." Allah katındandır karşılıkların en güzeli.فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لَا أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍ فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ثَوَابًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ 003:195:031
جَنَّاتٌcennātuncennetlerN– yalın hal dişil çoğul belirsiz isim
merfu
3:198 Ama Rablerinden korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler var. Allah katından bir konukseverlikle sürekli kalıcıdırlar orada. Allah katındaki ödüller iyiler için daha hayırlıdır.لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ لِلْأَبْرَارِ 003:198:006
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
4:13 İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. İşte bu, en büyük başarıdır.تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 004:013:009
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
4:57 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Hep orada kalacaklardır, sonsuza dek. Orada kendileri için tertemiz eşler de olacaktır. Ve onları, en güzel biçimde serinleten bir gölgeye kavuşturacağız.وَالَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا لَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَنُدْخِلُهُمْ ظِلًّا ظَلِيلًا 004:057:006
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
4:122 İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Sonsuza değin kalacaklardır orada. Allah'ın şaşmaz vaadidir bu. Söz söyleme bakımından Allah'tan daha doğru ve tutarlı kim olabilir?وَالَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللَّهِ قِيلًا 004:122:006
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
4:124 Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır.وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَقِيرًا 004:124:013
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
5:12 Yemin olsun ki, Allah İsrailoğullarının mîsakını almıştı da içlerinden on iki temsilci/başkan göndermiştik. Allah şöyle demişti: "Ben sizinle beraberim. Namazı kılarsanız, zekâtı verirseniz, resullerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel bir biçimde borç verirseniz, kötülüklerinizi elbette örteceğim ve sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlere elbette koyacağım. Artık bundan sonra küfre gideniniz yolun denge noktasından sapmış olur."وَلَقَدْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا وَقَالَ اللَّهُ إِنِّي مَعَكُمْ لَئِنْ أَقَمْتُمُ الصَّلَاةَ وَاتَيْتُمُ الزَّكَاةَ وَامَنْتُمْ بِرُسُلِي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَأَقْرَضْتُمُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَلَأُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ فَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ 005:012:032
جَنَّاتِcennāticennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul isim
mansub
5:65 Eğer Ehlikitap, iman edip korunsaydı, onların kötülüklerini mutlaka örter ve kendilerini bol nimetli cennetlere mutlaka sokardık.وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْكِتَابِ امَنُوا وَاتَّقَوْا لَكَفَّرْنَا عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأَدْخَلْنَاهُمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ 005:065:011
الْجَنَّةَl-cennetecennetiPN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
5:72 Yemin olsun ki, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'in ta kendisidir!" diyenler küfre batmışlardır. Mesih şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları, hem sizin Rabbiniz hem de benim Rabbim olan Allah'a kulluk/ibadet edin! Gerçek olan şu ki, Allah'a ortak koşana Allah, cenneti haram kılmıştır. Varacağı yer ateştir onun. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır."لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ إِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ 005:072:028
جَنَّاتٍcennātincennetlerN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
5:85 Böyle söyledikleri için Allah onları, altlarından ırmaklar akan cennetlerle lütuflandırdı. Sürekli kalıcıdırlar orada. İşte budur güzel davrananların ödülü.فَأَثَابَهُمُ اللَّهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَٰلِكَ جَزَاءُ الْمُحْسِنِينَ 005:085:005
جَنَّاتٌcennātuncennetlerN– yalın hal dişil çoğul belirsiz isim
merfu
5:119 Allah buyurdu: "Özü-sözü doğru olanlara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gün budur. Altlarından ırmaklar akan cennetler var onlar için. Sonsuza dek kalacaklardır orada." Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte budur büyük kurtuluş.قَالَ اللَّهُ هَٰذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 005:119:009
جَنَّcennebasıncaV– 3. şahıs eril tekil geçmiş zaman fiili
mazi fiil
6:76 Gece onun üstünü örtünce bir yıldız gördü de "İşte Rabbim bu!" dedi. Yıldız battığında ise "Batıp gidenleri sevmem!" diye konuştu.فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَىٰ كَوْكَبًا قَالَ هَٰذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَا أُحِبُّ الْافِلِينَ 006:076:002
وَجَنَّاتٍve cennātinve bahçeleriCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
atıf vavı
mansub
6:99 Size gökten su indiren de O'dur! Biz o suyla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan da bir yeşillik çıkardık. O yeşillikten birbiri üzerine binmiş dâneler çıkardık. Hurma ağacının da tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzümlerden bağlar, zeytin, nar çıkardık. Birbirine benzeyeni var, benzemeyeni var. Meyve verdiğinde ve meyveler olgunlaştığında bir bakın onun ürününe! Bu size gösterilenlerde, iman eden bir topluluk için, çok ibret vardır!وَهُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ نَبَاتَ كُلِّ شَيْءٍ فَأَخْرَجْنَا مِنْهُ خَضِرًا نُخْرِجُ مِنْهُ حَبًّا مُتَرَاكِبًا وَمِنَ النَّخْلِ مِنْ طَلْعِهَا قِنْوَانٌ دَانِيَةٌ وَجَنَّاتٍ مِنْ أَعْنَابٍ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُشْتَبِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ انْظُرُوا إِلَىٰ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَيَنْعِهِ إِنَّ فِي ذَٰلِكُمْ لَايَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ 006:099:025
الْجِنَّl-cinnecinleriN– ismin -i hali eril isim - Cinler
mansub
6:100 Allah'a bir de cinleri/gözle görülmeyen yaratıkları ortak koştular. Oysaki, onları O yaratmıştır. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar isnat etme saçmalığını gösterdiler. Şanı yücedir O'nun! Onların nitelemelerinin ötesindedir O!وَجَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ الْجِنَّ وَخَلَقَهُمْ وَخَرَقُوا لَهُ بَنِينَ وَبَنَاتٍ بِغَيْرِ عِلْمٍ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يَصِفُونَ 006:100:004
وَالْجِنِّvelcinnive cinCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– -in hali eril isim - Cinler
atıf vavı
mecrur
6:112 İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla başbaşa kalsınlar;وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الْإِنْسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ 006:112:008
الْجِنِّl-cinnicinlerN– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
6:128 Gün olur şöyle diyerek onları huzurunda toplar: "Ey cinler/görünmez varlıklar topluluğu! Şu insanlara gerçekten çok ettiniz/insanların birçoğuna göz diktiniz." Onların insanlardan olan dostları şöyle derler: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlanmıştı. Bizim için belirlediğin sürenin sonuna geldik." Buyurur ki: "Barınağınız ateştir. Dilediğim zamanlar hariç orada süreklisiniz." Senin Rabbin Hakîm'dir, Alîm'dir.وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْإِنْسِ وَقَالَ أَوْلِيَاؤُهُمْ مِنَ الْإِنْسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَا أَجَلَنَا الَّذِي أَجَّلْتَ لَنَا قَالَ النَّارُ مَثْوَاكُمْ خَالِدِينَ فِيهَا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ 006:128:006
الْجِنِّl-cinnicinN– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
6:130 Ey cinler ve insanlar topluluğu! İçinizden, size ayetlerimi anlatan ve şu gününüzle yüz yüze geleceğiniz hususunda sizi uyaran resuller gelmedi mi? "Kendi aleyhimize tanıklık ettik." dediler. İğreti hayat onları aldattı da küfre saptıklarına ilişkin, öz benlikleri aleyhinde tanıklık ettiler.يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ ايَاتِي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا قَالُوا شَهِدْنَا عَلَىٰ أَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرِينَ 006:130:003
جَنَّاتٍcennātinbahçeleriN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
6:141 Çardaklı ve çardaksız bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, sebzeleri, zeytinleri, narları, birbirine benzer ve benzemez biçimde oluşturan O'dur. Her birinin meyvesinden, olgunlaştığı zaman yiyin ve hasat gününde onun hakkını da verin. İsraf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez.وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ جَنَّاتٍ مَعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا أُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ كُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَاتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ وَلَا تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ 006:141:004
الْجَنَّةَl-cennetecennettePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
7:19 "Ey Adem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz."وَيَا ادَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلَا مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هَٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ 007:019:006
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
7:22 Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?"فَدَلَّاهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْاتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَنْ تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَأَقُلْ لَكُمَا إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُبِينٌ 007:022:014
الْجَنَّةِl-cenneticennet-PN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
7:27 Ey ademoğulları! Şeytan, ana-babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, size de bir fitne musallat etmesin. Çünkü o ve kabilesi sizi, onları göremeyeceğiniz yerden görürler. Biz o şeytanları, inanmayanlara dostlar yaptık.يَا بَنِي ادَمَ لَا يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُمْ مِنَ الْجَنَّةِ يَنْزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لَا تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاءَ لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ 007:027:011
الْجِنِّl-cinnicinN– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
7:38 Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla içiçe, girin bakalım ateşe." Her ümmet girdiğinde, yoldaşına/kızkardeşine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz."قَالَ ادْخُلُوا فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ فِي النَّارِ كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَعَنَتْ أُخْتَهَا حَتَّىٰ إِذَا ادَّارَكُوا فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لِأُولَاهُمْ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ أَضَلُّونَا فَاتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِنَ النَّارِ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَٰكِنْ لَا تَعْلَمُونَ 007:038:010
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
7:40 Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz.إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِايَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا لَا تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَلَا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّىٰ يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ 007:040:014
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
7:42 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar -ki biz, her benliğe ancak yaratılış kapasitesi ölçüsünde görev yükleriz- ise cennetin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada.وَالَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ 007:042:012
الْجَنَّةُl-cennetucennetPN– yalın hal dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim merfu
7:43 Göğüslerinde düşmanlıktan ne varsa söküp atmışızdır. Irmaklar akar altlarından. Şöyle derler: "Hamdolsun bizi buraya ulaştıran Allah'a. Eğer Allah bize kılavuzluk etmeseydi, biz buraya ulaşamazdık. Andolsun ki, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler." Şöyle seslenilir: "İşte size, yaptıklarınıza karşılık mirasçı kılındığınız cennet."وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَا أَنْ هَدَانَا اللَّهُ لَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُوا أَنْ تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 007:043:032
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
7:44 Cennet halkı ateş halkına şöyle seslenir: "Biz, Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Peki siz, Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar, "evet" derler. Aralarında bir duyurucu şunu ilan eder: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!"وَنَادَىٰ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابَ النَّارِ أَنْ قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدْتُمْ مَا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا قَالُوا نَعَمْ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ أَنْ لَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ 007:044:003
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
7:46 İki taraf arasında bir perde, A'raf üzerinde de herkesi yüzlerinden tanıyan erler vardır. Cennet halkı, özleyip durdukları halde henüz ona girmemiş olanlara şöyle seslenirler: "Selam size!"وَبَيْنَهُمَا حِجَابٌ وَعَلَى الْأَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلًّا بِسِيمَاهُمْ وَنَادَوْا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَ 007:046:011
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
7:49 "Şunlar mıydı o, 'Allah kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyecek' diye yemin ettikleriniz?" Ey cennetlikler! Siz de girin cennete. Ne bir korku var size ne de kederleneceksiniz.أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لَا يَنَالُهُمُ اللَّهُ بِرَحْمَةٍ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلَا أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ 007:049:009
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
7:50 Ateş halkı, cennet halkına seslenir: "Şu sudan yahut Allah'ın sizi rızıklandırdığından biraz da bize akıtın!" Şu cevabı verirler: "Allah, o ikisini de küfre sapanlara haram kılmıştır."وَنَادَىٰ أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُوا عَلَيْنَا مِنَ الْمَاءِ أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ 007:050:005
الْجِنِّl-cinnicinN– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
7:179 Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ اذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَا أُولَٰئِكَ كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُولَٰئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ 007:179:006
جِنَّةٍcinnetindelilikN– -in hali dişil belirsiz isim
mecrur
7:184 Düşünmediler mi ki, o arkadaşlarında cinnetten eser yok. Apaçık bir uyarıcıdan başkası değildir o.أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا مَا بِصَاحِبِهِمْ مِنْ جِنَّةٍ إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ 007:184:006
وَجَنَّاتٍve cennātinve cennetlerleCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
atıf vavı
mecrur
9:21 Rableri onlara kendisinden bir rahmet, bir hoşnutluk ve içinde ölümsüz nimetlerin bulunduğu cennetler müjdeliyor.يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَهُمْ فِيهَا نَعِيمٌ مُقِيمٌ 009:021:006
جَنَّاتٍcennātincennetlerN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
9:72 Allah, mümin erkeklerle mümin kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah'ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o büyük kurtuluş.وَعَدَ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ أَكْبَرُ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 009:072:005
جَنَّاتِcennāticennetleriN– -in hali dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
mecrur
9:72 Allah, mümin erkeklerle mümin kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah'ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o büyük kurtuluş.وَعَدَ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ أَكْبَرُ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 009:072:015
جَنَّاتٍcennātincennetlerN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
9:89 Allah onlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sürekli kalacaklardır orada. İşte budur büyük başarı.أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 009:089:004
جَنَّاتٍcennātincennetlerN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
9:100 Muhacirlerden ve Ensar'dan ilklerle, güzel düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya, Allah onlardan razı olmuştur; onlar da O'ndan razıdırlar. Onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sonsuza dek hep orada kalacaklardır. Büyük kurtuluş işte budur!وَالسَّابِقُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْسَانٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 009:100:016
الْجَنَّةَl-cennetecennetPN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
9:111 Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah'ın; Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir vaattır bu. Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta kendisi.إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَىٰ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ وَالْقُرْانِ وَمَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ مِنَ اللَّهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 009:111:010
جَنَّاتِcennāticennetlerindeN– -in hali dişil çoğul isim
mecrur
10:9 İman edip hayra ve barışa yönelik amel sergileyenlere gelince, Rableri onları imanlarıyla doğruya ve güzele iletir. Nimetlerle dolu cennetlerde onların altlarından ırmaklar akacaktır.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ يَهْدِيهِمْ رَبُّهُمْ بِإِيمَانِهِمْ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ 010:009:014
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
10:26 Güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik var. Dahası da var. Onların yüzlerine kara da bulaşmaz, zillet de... Cennetin dostlarıdır onlar; sürekli kalıcıdırlar orada.لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا الْحُسْنَىٰ وَزِيَادَةٌ وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ 010:026:013
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
11:23 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yaparak Rablerine içten bir bağlılıkla boyun eğenlere gelince, onlar cennet halkıdırlar. Sürekli kalacaklardır orada.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَأَخْبَتُوا إِلَىٰ رَبِّهِمْ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ 011:023:011
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
11:108 Mutluluğa erdirilenlere gelince, onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi hariç, gökler ve yer durdukça onlar, hep orada kalacaklardır. Kesintisiz bir lütuf olarak...وَأَمَّا الَّذِينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ إِلَّا مَا شَاءَ رَبُّكَ عَطَاءً غَيْرَ مَجْذُوذٍ 011:108:005
الْجِنَّةِl-cinneticinler-N– -in hali dişil isim - Cinler
mecrur
11:119Rabbinin rahmet ettikleri müstesna. O, onları işte bunun için yaratmıştır. Rabbinin, "andolsun ben cehennemi, tümden insanlar ve cinlerle dolduracağım" sözü tamamlanacaktır.إِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَ وَلِذَٰلِكَ خَلَقَهُمْ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ 011:119:013
وَجَنَّاتٌve cennātunve bağlar(ı vardır)CONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– yalın hal dişil çoğul belirsiz isim
atıf vavı
merfu
13:4 Yeryüzünde birbirine sırt vermiş komşu kıtalar, üzümlerden bahçeler, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, bir tek suyla sulanırlar. Biz bunların, yemişlerde bir kısmını diğer bir kısmına üstün kıldık. Bütün bunlarda aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ki ibretler vardır.وَفِي الْأَرْضِ قِطَعٌ مُتَجَاوِرَاتٌ وَجَنَّاتٌ مِنْ أَعْنَابٍ وَزَرْعٌ وَنَخِيلٌ صِنْوَانٌ وَغَيْرُ صِنْوَانٍ يُسْقَىٰ بِمَاءٍ وَاحِدٍ وَنُفَضِّلُ بَعْضَهَا عَلَىٰ بَعْضٍ فِي الْأُكُلِ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَايَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ 013:004:005
جَنَّاتُcennātucennetlerineN– yalın hal dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
merfu
13:23 Adn cennetleri bunlar içindir. Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden hayra ve barışa hizmet etmiş olanlarla birlikte girerler oraya. Meleklerse her kapıdan yanlarına sokulurlar.جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ ابَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالْمَلَائِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍ 013:023:001
الْجَنَّةِl-cenneticennetinPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
13:35 Sakınıp korunanlara vaat edilen cennetin temsilî anlatımı şu: Altından ırmaklar akar, yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu. Kâfirlerin son yurdu ise ateş...مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ أُكُلُهَا دَائِمٌ وَظِلُّهَا تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَوْا وَعُقْبَى الْكَافِرِينَ النَّارُ 013:035:002
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
14:23 İman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlar ise rablerinin izniyle altlarından ırmaklar akan cennetlere sokulmuşlardır. Sürekli kalıcıdırlar orada. Birbirlerine esenlik dilemeleri, "selam" şeklindedir.وَأُدْخِلَ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ تَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلَامٌ 014:023:006
لَمَجْنُونٌlemecnūnundelisinEMPH– vurgulu önek lām
N– yalın hal eril belirsiz edilgen sıfat
15:6 Şöyle haykırdılar: "Hey! Kendisine o zikir/Kur'an indirilen! Sen gerçekten tam bir delisin."وَقَالُوا يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ 015:006:009
وَالْجَانَّvelcānneve CinleriCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– ismin -i hali eril etken sıfat - Cinler
atıf vavı
mansub
15:27 Cini/İblis'i de daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık.وَالْجَانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ 015:027:001
جَنَّاتٍcennātincennetlerdeN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
15:45 Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ 015:045:004
جَنَّاتُcennātucennetlerineN– yalın hal dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
merfu
16:31 Adn cennetleri... Girecekler içlerine. Altlarından ırmaklar akacak. Orada diledikleri şey kendilerinin olacak. Allah, korunup sakınanları işte böyle ödüllendirir.جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ كَذَٰلِكَ يَجْزِي اللَّهُ الْمُتَّقِينَ 016:031:001
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
16:32 Melekler, canlarını temiz insanlar olarak aldıklarına şöyle derler: "Selam size, yapıp ettiklerinize karşılık olarak girin cennete."الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 016:032:009
وَالْجِنُّvelcinnuve cin(ler)CONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– yalın hal eril isim - Cinler
atıf vavı
merfu
17:88 De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler şu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere bir araya toplansalar, birbirlerine de destek olsalar, onun bir benzerini yine de ortaya getiremezler."قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْإِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَىٰ أَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هَٰذَا الْقُرْانِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيرًا 017:088:005
جَنَّةٌcennetunbir bahçenN– yalın hal dişil belirsiz isim
merfu
17:91 "Yahut senin, hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olmalı. Onların aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmalısın."أَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ مِنْ نَخِيلٍ وَعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الْأَنْهَارَ خِلَالَهَا تَفْجِيرًا 017:091:004
جَنَّاتُcennātucennetleriN– yalın hal dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
merfu
18:31 Bunlar için, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyip koltuklar üzerine kurulacaklar. O ne güzel karşılık, o ne güzel dayanak!أُولَٰئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِنْ سُنْدُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ نِعْمَ الثَّوَابُ وَحَسُنَتْ مُرْتَفَقًا 018:031:003
جَنَّتَيْنِcenneteyniiki bağN– yalın hal dişil ikil isim
merfu
18:32 Onlara örnek olarak şu iki adamı ver: Bunlardan birine, üzümlerden oluşan iki bağlık vermiş, bağların çevresini hurmalarla donatmış, aralarına da ekinler serpiştirmiştik.وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا رَجُلَيْنِ جَعَلْنَا لِأَحَدِهِمَا جَنَّتَيْنِ مِنْ أَعْنَابٍ وَحَفَفْنَاهُمَا بِنَخْلٍ وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمَا زَرْعًا 018:032:007
الْجَنَّتَيْنِl-cenneteynibağ (da)N– yalın hal dişil ikil isim
merfu
18:33 İki bağ da yemişlerini vermiş o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız.كِلْتَا الْجَنَّتَيْنِ اتَتْ أُكُلَهَا وَلَمْ تَظْلِمْ مِنْهُ شَيْئًا وَفَجَّرْنَا خِلَالَهُمَا نَهَرًا 018:033:002
جَنَّتَهُcennetehubağınaN– ismin -i hali dişil isim
PRON– 3. şahıs eril tekil iyelik zamiri
mansub he muttasıl (bitişik) zamir
18:35 Ve böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle konuştu: "Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum."وَدَخَلَ جَنَّتَهُ وَهُوَ ظَالِمٌ لِنَفْسِهِ قَالَ مَا أَظُنُّ أَنْ تَبِيدَ هَٰذِهِ أَبَدًا 018:035:002
جَنَّتَكَcennetekebağınaN– ismin -i hali dişil isim
PRON– 2. şahıs eril tekil iyelik zamiri
mansub kaf muttasıl (bitişik) zamir
18:39 "Bağına girdiğinde, 'Mâşallah, kuvvet yalhız Allah'tandır!' desen olmaz mıydı? Gerçi sen beni, malca ve evlatça senden basit görüyorsun ama,وَلَوْلَا إِذْ دَخَلْتَ جَنَّتَكَ قُلْتَ مَا شَاءَ اللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ إِنْ تَرَنِ أَنَا أَقَلَّ مِنْكَ مَالًا وَوَلَدًا 018:039:004
جَنَّتِكَcennetikesenin bağındanN– -in hali dişil isim
PRON– 2. şahıs eril tekil iyelik zamiri
mecrur kaf muttasıl (bitişik) zamir
18:40 Olabilir ki, Rabbim bana senin bağından daha değerlisini verir; seninkinin üzerine de gökten bir âfet gönderir de bağlığın yalçın bir toprak kesilir."فَعَسَىٰ رَبِّي أَنْ يُؤْتِيَنِ خَيْرًا مِنْ جَنَّتِكَ وَيُرْسِلَ عَلَيْهَا حُسْبَانًا مِنَ السَّمَاءِ فَتُصْبِحَ صَعِيدًا زَلَقًا 018:040:007
الْجِنِّl-cinnicinlerdenN– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
18:50 Hani, biz meleklere "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, benim beri yanımdan, onu ve onun soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düşmanınızken. Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir bu!وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِادَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِ أَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّ بِئْسَ لِلظَّالِمِينَ بَدَلًا 018:050:011
جَنَّاتُcennātucennetleriN– yalın hal dişil çoğul isim
merfu
18:107 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلًا 018:107:008
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
19:60 Tövbe eden, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi iş yapan müstesna. Böyleleri cennete girecekler ve hiçbir şekilde haksızlığa uğratılmayacaklar.إِلَّا مَنْ تَابَ وَامَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا 019:060:009
جَنَّاتِcennāticennetleri(ne gireceklerdir)N– ismin -i hali dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
mansub
19:61 Rahman'ın, kullarına gaybda vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler. Kuşkusuz, O'nun vaadi yerine gelir.جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا 019:061:001
الْجَنَّةُl-cennetucennetPN– yalın hal dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim merfu
19:63 Kullarımızdan takva sahibi olanları mirasçı yapacağımız cennet işte budur.تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَنْ كَانَ تَقِيًّا 019:063:002
جَنَّاتُcennātucennetleriN– yalın hal dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
merfu
20:76 Adn cennetleri ki, altlarından ırmaklar akar; sürekli kalacaklar içlerinde. Arınıp temizlenenlerin ödülü işte budur.جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَٰلِكَ جَزَاءُ مَنْ تَزَكَّىٰ 020:076:001
الْجَنَّةِl-cenneticennet-PN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
20:117 Bunun üzerine biz şöyle demiştik: "Ey Âdem! Şu, senin de eşinin de düşmanıdır, dikkat et de sizi cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun."فَقُلْنَا يَا ادَمُ إِنَّ هَٰذَا عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقَىٰ 020:117:012
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
20:121 Nihayet, ikisi de ondan yediler. Bunun üzerine, çirkin yerleri kendilerine açıldı; üzerlerine cennet yapraklarından örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etmiş, azmış, ziyana uğramıştı.فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْاتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ وَعَصَىٰ ادَمُ رَبَّهُ فَغَوَىٰ 020:121:011
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
22:14 Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah, dilediğini yapar.إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ 022:014:008
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
22:23 Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Orada, altından bilezikler ve inciyle süsleneceklerdir. Ve orada giysileri ipektir.إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ 022:023:008
جَنَّاتِcennāticennetlerindedirlerN– -in hali dişil çoğul isim
mecrur
22:56 O gün mülk ve yönetim Allah'ındır. Aralarında O, hüküm verecektir. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, nimetlerle dolu cennetlerde olacaklardır.الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فَالَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ 022:056:011
جَنَّاتٍcennātinbahçeleriN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
23:19 Onunla size hurmalardan ve üzümlerden bahçeler yetiştirdik, onlarda sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyorsunuz.فَأَنْشَأْنَا لَكُمْ بِهِ جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ لَكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ 023:019:004
جِنَّةٌcinnetundelilik bulunanN– yalın hal dişil belirsiz isim
merfu
23:25 "Cinnet getirmiş bir adamdan başkası değildir o. Belli bir süreye kadar göz altında tutun onu."إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ بِهِ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِهِ حَتَّىٰ حِينٍ 023:025:006
جِنَّةٌcinnetunbir delilik varN– yalın hal dişil belirsiz isim
merfu
23:70 Yoksa, "onda bir cinnet mi var" diyorlar! Hayır, o kendilerine hakkı getirdi ama onların çoğu haktan tiksiniyor.أَمْ يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ بَلْ جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ 023:070:004
جَنَّةٌcennetunbir bahçesiN– yalın hal dişil belirsiz isim
merfu
25:8 "Yahut ona bir hazine gönderilmeli, yahut ürününden yediği bir bahçesi olmalı değil miydi?" O zalimler şunu da söylediler: "Sizler büyülenmiş bir adamdan başkasının ardı sıra gitmiyorsunuz."أَوْ يُلْقَىٰ إِلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا وَقَالَ الظَّالِمُونَ إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا 025:008:008
جَنَّاتٍcennātinbahçelerN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
25:10 Şanı yücedir o kudretin ki, dilerse sana ondan daha hayırlısını, altından nehirler akan bahçeleri verir ve senin için köşkler de yapar.تَبَارَكَ الَّذِي إِنْ شَاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذَٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَلْ لَكَ قُصُورًا 025:010:010
جَنَّةُcennetucennet (mi?)N– yalın hal dişil isim - Cennet
merfu
25:15 De ki: "Bu mu daha iyi, yoksa korunanlara vaat edilen o sonsuzluk cenneti mi? O cennet de bu korunanların ödülü ve dönüş yeridir."قُلْ أَذَٰلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاءً وَمَصِيرًا 025:015:005
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
25:24 O gün, konakladıkları yer çok hayırlı, dinlenip eğlendikleri yer çok güzel olanlar, cennet halkıdır.أَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُسْتَقَرًّا وَأَحْسَنُ مَقِيلًا 025:024:002
لَمَجْنُونٌlemecnūnunmutlaka delidirEMPH– vurgulu önek lām
N– yalın hal eril belirsiz edilgen sıfat
26:27 Firavun dedi: "Şu size gönderilmiş bulunan resulünüz gerçekten tam bir deli."قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ 026:027:007
جَنَّاتٍcennātinbahçeler(in)-N– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
26:57 Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.فَأَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ 026:057:003
جَنَّةِcenneticennetininN– -in hali dişil isim - Cennet
mecrur
26:85 "Beni, nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl."وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ 026:085:004
الْجَنَّةُl-cennetucennetPN– yalın hal dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim merfu
26:90 Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ 026:090:002
وَجَنَّاتٍve cennātinve bahçelerCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
atıf vavı
mecrur
26:134 Bahçeler, pınarlar."وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ 026:134:001
جَنَّاتٍcennātinbahçelerN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
26:147 "Bahçelerde, pınarlarda."فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ 026:147:002
جَانٌّcānnunbir yılanN– yalın hal eril belirsiz etken sıfat - Yılan
merfu
27:10 "Asanı bırak!" Bunun üzerine Mûsa, asayı çevik bir yılan gibi titreyip kıvrılır görünce gerisin geri kaçtı ve arkasına bakmadı. "Korkma ey Mûsa, benim. Benim huzurumda, elçi olarak gönderilenler korkmaz."وَأَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَاهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ يَا مُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ 027:010:007
الْجِنِّl-cinnicinler-N– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
27:17 Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları, Süleyman'ın huzurunda bir araya getirildi. Onlar, düzenli bir biçimde sevk ediliyorlardı.وَحُشِرَ لِسُلَيْمَانَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ وَالطَّيْرِ فَهُمْ يُوزَعُونَ 027:017:005
الْجِنِّl-cinnicinler-N– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
27:39 Cinlerden bir ifrit şöyle dedi: "Sen daha makamından kalkmadan, onu sana getirebilirim. Ben bunu yapacak güçteyim ve gerçekten güvenilir biriyim."قَالَ عِفْرِيتٌ مِنَ الْجِنِّ أَنَا اتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَ وَإِنِّي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ أَمِينٌ 027:039:004
جَانٌّcānnunküçük bir yılanN– yalın hal eril belirsiz etken sıfat - Yılan
merfu
28:31 "Asanı at!" Asanın çevik bir yılan gibi titreyip kıvrıldığını görünce gerisin geri döndü; arkaya bile bakmadı. "Geri dön ey Mûsa, korkma! Güven içinde olanlardansın."وَأَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَاهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ يَا مُوسَىٰ أَقْبِلْ وَلَا تَخَفْ إِنَّكَ مِنَ الْامِنِينَ 028:031:008
الْجَنَّةِl-cenneticennet-PN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
29:58 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetin görkemli odalarına yerleştireceğiz. Sürekli kalacaklardır orada. Ne güzeldir iş yapıp değer üretenlerin ödülü!وَالَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ 029:058:007
جَنَّاتُcennātucennetlerN– yalın hal dişil çoğul isim
merfu
31:8 İman edip hayra ve barışa yönelik fiiller sergileyenlere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler vardır.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّعِيمِ 031:008:007
الْجِنَّةِl-cinneticinlerdenN– -in hali dişil isim - Cinler
mecrur
32:13 Biz dileseydik, her benliğe hidayetini elbette verirdik. Fakat benden şu yolda söz hak olmuştur: "Yemin olsun, cehennemi tamamıyla cinlerden ve insanlardan dolduracağım."وَلَوْ شِئْنَا لَاتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا وَلَٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ 032:013:014
جَنَّاتُcennātucennetlerdeN– yalın hal dişil çoğul isim
merfu
32:19 İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onlar için, yaptıklarına karşılık olarak barınacakları cennet konakları vardır.أَمَّا الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَىٰ نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 032:019:007
جِنَّةٌcinnetundelilik-N– yalın hal dişil belirsiz isim
merfu
34:8 "Yalan düzüp Allah'a iftira mı ediyor, yoksa çıldırmış mı bu?" Hayır, söyledikleri gibi değil! Gerçek şu ki, âhirete inanmayanlar, dönüşü olmayan bir sapıklık ve bir azap içindedirler.أَفْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَمْ بِهِ جِنَّةٌ بَلِ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاخِرَةِ فِي الْعَذَابِ وَالضَّلَالِ الْبَعِيدِ 034:008:007
الْجِنِّl-cinnicinlerinN– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
34:12 Süleyman için de sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgârı görevlendirdik. Onun için erimiş katran/bakır kaynağını sel gibi akıttık. Cinlerden öylesi vardı ki, Rabbinin izniyle onun önünde iş yapardı. Onlardan hangisi buyruğumuzdan yan çizse, alevli ateş azabını kendisine tattırdık.وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌ وَأَسَلْنَا لَهُ عَيْنَ الْقِطْرِ وَمِنَ الْجِنِّ مَنْ يَعْمَلُ بَيْنَ يَدَيْهِ بِإِذْنِ رَبِّهِ وَمَنْ يَزِغْ مِنْهُمْ عَنْ أَمْرِنَا نُذِقْهُ مِنْ عَذَابِ السَّعِيرِ 034:012:012
الْجِنُّl-cinnucinlerN– yalın hal eril isim - Cinler
merfu
34:14 Sonunda, Süleyman için ölüm hükmünü verdiğimizde, onun ölümünü, değneğini yiyen dâbbetül arzdan/ağaç kurtçuğundan başkası onlara göstermedi. Süleyman yere yığılınca, açıkça anlaşıldı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, o alçaltıcı azap içinde bekleyip durmazlardı.فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلَىٰ مَوْتِهِ إِلَّا دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنْسَأَتَهُ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ أَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ 034:014:017
جَنَّتَانِcennetāniiki bahçeN– yalın hal dişil ikil isim
merfu
34:15 Yemin olsun, Sebe' için kendi meskenlerinde bir ibret vardı. Sağ ve soldan iki bahçe. Rabbinizin rızkından yiyin de O'na şükredin. Tertemiz bir belde ve affeden bir Rab...لَقَدْ كَانَ لِسَبَإٍ فِي مَسْكَنِهِمْ ايَةٌ جَنَّتَانِ عَنْ يَمِينٍ وَشِمَالٍ كُلُوا مِنْ رِزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ 034:015:007
بِجَنَّتَيْهِمْbicenneteyhimonların iki bahçesiniP– önekli edat bi
N– -in hali dişil ikil isim
PRON– 3. şahıs eril çoğul iyelik zamiri
car mecrur «هم» muttasıl (bitişik) zamir
34:16 Ne var ki onlar yüz çevirdiler; biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı, birazcık da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.فَأَعْرَضُوا فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ وَبَدَّلْنَاهُمْ بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَيْ أُكُلٍ خَمْطٍ وَأَثْلٍ وَشَيْءٍ مِنْ سِدْرٍ قَلِيلٍ 034:016:007
جَنَّتَيْنِcenneteyniiki bahçeyeN– yalın hal dişil ikil isim
merfu
34:16 Ne var ki onlar yüz çevirdiler; biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı, birazcık da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.فَأَعْرَضُوا فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ وَبَدَّلْنَاهُمْ بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَيْ أُكُلٍ خَمْطٍ وَأَثْلٍ وَشَيْءٍ مِنْ سِدْرٍ قَلِيلٍ 034:016:008
الْجِنَّl-cinnecinlereN– ismin -i hali eril isim - Cinler
mansub
34:41 Melekler derler ki: "Tespih ederiz seni! Bizim Velî'miz sendin, onlar değil. Doğrusu şu ki, onlar cinlere tapıyorlardı. Onların çoğu cinlere iman etmekteydi."قَالُوا سُبْحَانَكَ أَنْتَ وَلِيُّنَا مِنْ دُونِهِمْ بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْجِنَّ أَكْثَرُهُمْ بِهِمْ مُؤْمِنُونَ 034:041:010
جِنَّةٍcinnetindelilikN– -in hali dişil belirsiz isim
mecrur
34:46 De ki: "Size, bir tek şey öğütleyeceğim: Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkın, sonra da iyice düşünün!" Arkadaşınızda cinnetten eser yok! O, şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kişiden başkası değil.قُلْ إِنَّمَا أَعِظُكُمْ بِوَاحِدَةٍ أَنْ تَقُومُوا لِلَّهِ مَثْنَىٰ وَفُرَادَىٰ ثُمَّ تَتَفَكَّرُوا مَا بِصَاحِبِكُمْ مِنْ جِنَّةٍ إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌ لَكُمْ بَيْنَ يَدَيْ عَذَابٍ شَدِيدٍ 034:046:015
جَنَّاتُcennātucennetleriN– yalın hal dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
merfu
35:33 Adn cennetlerine girerler onlar, orada altından bilezikler ve inci takınırlar. Orada giysileri ise ipektir.جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ 035:033:001
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
36:26 "Gir cennete!" denildi. Dedi: "Kavmim bir bilebilseydi?قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ 036:026:003
جَنَّاتٍcennātinbahçeleriN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
36:34 Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ 036:034:003
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
36:55 O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır.إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ 036:055:003
مَجْنُونٍmecnūnincinlenmişN– -in hali eril belirsiz edilgen sıfat
mecrur
37:36 Ve şöyle diyorlardı: "Mecnun bir şair yüzünden ilahlarımızı mı terk edeceğiz?"وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُو الِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍ 037:036:006
جَنَّاتِcennāticennetlerindeN– -in hali dişil çoğul isim
mecrur
37:43 Nimetlerle dolu cennetlerdedirler.فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ 037:043:002
الْجِنَّةِl-cinneticinlerN– -in hali dişil isim - Cinler
mecrur
37:158 Allah'la cinler arasında bir nesep oluşturdular. Yemin olsun, cinler de bilmiştir kendilerinin Allah huzuruna mutlaka getirileceklerini/cinler de bilmiştir, bunların Allah'ın huzuruna mutlaka çıkarılacaklarını.وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ 037:158:004
الْجِنَّةُl-cinnetucinlerN– yalın hal dişil isim - Cinler
merfu
37:158 Allah'la cinler arasında bir nesep oluşturdular. Yemin olsun, cinler de bilmiştir kendilerinin Allah huzuruna mutlaka getirileceklerini/cinler de bilmiştir, bunların Allah'ın huzuruna mutlaka çıkarılacaklarını.وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ 037:158:008
جَنَّاتِcennāticennetleriN– ismin -i hali dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
mansub
38:50 Kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri.جَنَّاتِ عَدْنٍ مُفَتَّحَةً لَهُمُ الْأَبْوَابُ 038:050:001
الْجَنَّةِl-cenneticennetePN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
39:73 Rablerinden korkanlar da bölükler halinde cennete sevk edilirler. Oraya geldiklerinde, cennet kapıları da kendilerine açıldığında, oranın bekçileri onlara şöyle derler: "Selam size! Tertemizsiniz. Hadi girin şuraya, sürekli kalıcılar olarak!"وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ 039:073:006
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
39:74 Onlar da şöyle derler: "Hamd olsun o Allah'a ki bize vaadini yerine getirdi, bizi yeryüzüne mirasçılar yaptı. İşte cennetten istediğimiz yerde konaklıyoruz. İş yapıp değer üretenlerin ödülü ne de güzelmiş!"وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاءُ فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ 039:074:011
جَنَّاتِcennāticennetlerineN– ismin -i hali dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
mansub
40:8 "Ey Rabbimiz, onları kendilerine vaat etmiş olduğun Adn cennetlerine koy! Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden barışa yönelenleri de. Azîz ve Hakîm olan, hiç kuşkusuz sensin, sen!"رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ ابَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ 040:008:003
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
40:40 "Kötü bir iş yapan, sadece yaptığı kadarıyla cezalandırılır. Erkek ve kadından mümin olarak iyi bir iş yapana gelince, işte böyleleri cennete girerler ve orada hesapsız bir biçimde rızıklandırılırlar."مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزَىٰ إِلَّا مِثْلَهَا وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ 040:040:019
الْجِنِّl-cinnicin(ler)-N– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
41:25 Biz onları birtakım yakınlarla/dostlarla çevreleyip sardık da onlar, önlerinde ve arkalarında ne varsa bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önceki cin ve insan ümmetleri için hak olan söz, bunlar aleyhine de hak oldu. Çünkü bunlar, hüsrana uğrayanlardı.وَقَيَّضْنَا لَهُمْ قُرَنَاءَ فَزَيَّنُوا لَهُمْ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ 041:025:021
الْجِنِّl-cinnicinN– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
41:29 O küfre sapanlar şöyle diyecekler: "Rabbimiz, cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster ki, onları ayaklarımızın altına alalım da en aşağıda kalanlardan olsunlar."وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا رَبَّنَا أَرِنَا اللَّذَيْنِ أَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ أَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْأَسْفَلِينَ 041:029:009
بِالْجَنَّةِbil-cenneticennetleP– önekli edat bi
PN– -in hali dişil özel isim - Cennet
car mecrur
41:30 Şu bir gerçek ki, "Rabbimiz Allah'tır!" deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler ha bire iner de şöyle derler: "Korkmayın, üzülmeyin! Size vaat edilen cennetle sevinin."إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ 041:030:016
الْجَنَّةِl-cenneticennettePN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
42:7 İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplama günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte.وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ قُرْانًا عَرَبِيًّا لِتُنْذِرَ أُمَّ الْقُرَىٰ وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنْذِرَ يَوْمَ الْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيهِ فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَرِيقٌ فِي السَّعِيرِ 042:007:019
الْجَنَّاتِl-cennāticennetN– -in hali dişil çoğul isim
mecrur
42:22 Kazandıkları, tepelerine inerken o zalimlerin korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlarsa cennetlerin bahçelerindedir. Rableri katında kendileri için, diledikleri herşey vardır. İşte budur o büyük lütuf.تَرَى الظَّالِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا كَسَبُوا وَهُوَ وَاقِعٌ بِهِمْ وَالَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي رَوْضَاتِ الْجَنَّاتِ لَهُمْ مَا يَشَاءُونَ عِنْدَ رَبِّهِمْ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ 042:022:015
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
43:70 Cennete girin! Siz ve eşleriniz ikramlarla ağırlanacaksınız."ادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنْتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ 043:070:002
الْجَنَّةُl-cennetucennetPN– yalın hal dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim merfu
43:72 İşte size, yapıp ettiklerinize karşılık mirasçı kılındığınız cennet!وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 043:072:002
مَجْنُونٌmecnūnuncinlenmiştirN– yalın hal eril belirsiz edilgen sıfat
merfu
44:14 Ama ondan yüz çevirdiler ve şöyle dediler: "Eğitilmiş bir mecnun!"ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌ 044:014:006
جَنَّاتٍcennātinbahçeler-N– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
44:25 Geriye nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ 044:025:004
جَنَّاتٍcennātinbahçelerdeN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
44:52 Bahçelerde, pınar başlarında.فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ 044:052:002
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
46:14 Cennet halkıdır onlar. Yapıp ettiklerine karşılık olarak sürekli kalacaklardır orada.أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 046:014:003
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
46:16 Bunlar, cennet halkı arasında o kimselerdir ki, yaptıklarının en güzelini kabul ederiz, çirkinliklerini görmezlikten geliriz. Bu onlara verilmiş olan şaşmaz vaattir.أُولَٰئِكَ الَّذِينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجَاوَزُ عَنْ سَيِّئَاتِهِمْ فِي أَصْحَابِ الْجَنَّةِ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ 046:016:013
الْجِنِّl-cinnicin(ler)-N– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
46:18 İşte bunlar, kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan ümmetleri içinde, üzerlerine azap hak olanlardır. Hiç kuşkusuz onlar, hüsrana uğrayanlardır.أُولَٰئِكَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ 046:018:013
الْجِنِّl-cinnicinler-N– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
46:29 Bir zaman, cinlerden bir topluluğu, Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onu dinlemeye hazır hale geldiklerinde: "Susup dinleyin!" dediler. Dinleme bitirilince de uyarıcılar olarak kendi toplumlarına döndüler.وَإِذْ صَرَفْنَا إِلَيْكَ نَفَرًا مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْانَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنْصِتُوا فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا إِلَىٰ قَوْمِهِمْ مُنْذِرِينَ 046:029:006
الْجَنَّةَl-cennetecennetePN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
47:6 Ve onları, kendilerine tanımlamış olduğu o cennete koyacaktır.وَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ عَرَّفَهَا لَهُمْ 047:006:002
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
47:12 Şu bir gerçek ki Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Küfre sapanlarsa zevk edip eğlenmeye bakarlar; davarların yediği gibi yer içerler. Varacakları yer ateştir onların.إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَالَّذِينَ كَفَرُوا يَتَمَتَّعُونَ وَيَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ الْأَنْعَامُ وَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْ 047:012:008
الْجَنَّةِl-cenneticennetinPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
47:15 Sakınanlara vaat olunan cennetin durumu şöyledir: Orada, bozulmayan sudan ırmaklar; tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet sunan bir şaraptan nehirler, süzme bir baldan oluşan nehirler var. Ve orada kendileri için her türlü meyvenin yanında, Rablerinden bir de bağışlanma var. Bu nimetler içindeki ile, sürekli ateşte olup da içirildiği sıcak su tarafından bağırsakları parçalanan kimse aynı olur mu?مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِنْ مَاءٍ غَيْرِ اسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِنْ لَبَنٍ لَمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِنْ خَمْرٍ لَذَّةٍ لِلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِنْ عَسَلٍ مُصَفًّى وَلَهُمْ فِيهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاءً حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءَهُمْ 047:015:002
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
48:5 İnanmış erkekleri ve inanmış kadınları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokması içindir bu. Sürekli kalıcıdırlar orada. Ve onların çirkin davranışlarını örtüp gizlemesi içindir. İşte bu, Allah katında çok büyük bir kurtuluş ve eriştir.لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَكَانَ ذَٰلِكَ عِنْدَ اللَّهِ فَوْزًا عَظِيمًا 048:005:004
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
48:17 Köre zorlama yoktur, topala zorlama yoktur, hastaya da zorlama yoktur. Kim Allah'a ve resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, Allah onu acıklı bir azapla cezalandırır.لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرِيضِ حَرَجٌ وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَنْ يَتَوَلَّ يُعَذِّبْهُ عَذَابًا أَلِيمًا 048:017:018
جَنَّاتٍcennātinbahçelerN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
50:9 Gökten, kutlu ve bereketli bir su indirdik de onunla bahçeler yeşerttik, hasatlanacak daneler yetiştirdik.وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً مُبَارَكًا فَأَنْبَتْنَا بِهِ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَصِيدِ 050:009:008
الْجَنَّةُl-cennetucennetPN– yalın hal dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim merfu
50:31 Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir.وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ 050:031:002
جَنَّاتٍcennātincennetlerdedirN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
51:15 Şu da bir gerçek ki, sakınıp korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır;إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ 051:015:004
مَجْنُونٌmecnūnuncinlidirN– yalın hal eril belirsiz edilgen sıfat
merfu
51:39 O tüm gücüyle/tüm seçkin adamlarıyla birlikte yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Bir büyücü yahut mecnun."فَتَوَلَّىٰ بِرُكْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ 051:039:006
مَجْنُونٌmecnūnuncinlenmiştirN– yalın hal eril belirsiz edilgen sıfat
merfu
51:52 İşte böyle! Onlardan önce herhangi bir resul geldiğinde, mutlaka şöyle dediler: "Ya büyücüdür ya deli."كَذَٰلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ 051:052:013
الْجِنَّl-cinnecinleriN– ismin -i hali eril isim - Cinler
mansub
51:56 Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنْسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ 051:056:003
جَنَّاتٍcennātincennetlerN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
52:17 Korunup sakınanlar; cennetler, nimetler içindedir.إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ 052:017:004
مَجْنُونٍmecnūninmecnunN– -in hali eril belirsiz edilgen sıfat
mecrur
52:29 Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne de cin çarpmış.فَذَكِّرْ فَمَا أَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ 052:029:008
جَنَّةُcennetuCennet'ül (bahçe)N– yalın hal dişil isim - Cennet
merfu
53:15 O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe.عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ 053:015:002
أَجِنَّةٌecinnetuncenin halinde ikenN– yalın hal eril çoğul belirsiz isim - Embriyo / cenin
merfu
53:32 Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنْتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ فَلَا تُزَكُّوا أَنْفُسَكُمْ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَىٰ 053:032:021
مَجْنُونٌmecnūnuncinlenmiştirN– yalın hal eril belirsiz edilgen sıfat
merfu
54:9 Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Yalanladılar kulumuzu ve "Mecnundur bu!" dediler. Ve durduruldu kulumuz.كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ 054:009:008
جَنَّاتٍcennātincennetlerdedirN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
54:54 Korunup sakınanlar; bahçelerde, nehir kıyılarındadır.إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ 054:054:004
الْجَانَّl-cānnecin'iN– ismin -i hali eril etken sıfat - Cinler
mansub
55:15 Cini de ateşin dumansızından yarattı.وَخَلَقَ الْجَانَّ مِنْ مَارِجٍ مِنْ نَارٍ 055:015:002
الْجِنِّl-cinnicinlerN– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
55:33 Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç dışında bir şeyle geçip gidemezsiniz!يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ تَنْفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانْفُذُوا لَا تَنْفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ 055:033:003
جَانٌّcānnuncin'eN– yalın hal eril belirsiz etken sıfat - Cinler
merfu
55:39 O gün günahlarından ne cin sorguya çekilir ne de insan.فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْأَلُ عَنْ ذَنْبِهِ إِنْسٌ وَلَا جَانٌّ 055:039:008
جَنَّتَانِcennetāniiki cennetN– yalın hal dişil ikil isim
merfu
55:46 Rabbinin makamından korkan kimseye iki cennet var.وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ 055:046:005
الْجَنَّتَيْنِl-cenneteyniiki cennetinN– ismin -i hali dişil ikil isim
mansub
55:54 Astarları atlastan döşeklere yaslanırlar. İki cennetin meyveleri elle alınacak kadar yakındır.مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ فُرُشٍ بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ وَجَنَى الْجَنَّتَيْنِ دَانٍ 055:054:008
جَانٌّcānnuncinN– yalın hal eril belirsiz etken sıfat - Cinler
merfu
55:56 O cennetlerde, bakışlarını eşlerine dikmiş öyle dilberler vardır ki, daha önce onları ne cin kirletmiştir ne de insan.فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ 055:056:009
جَنَّتَانِcennetāniiki cennet (daha)N– yalın hal dişil ikil isim
merfu
55:62 İkisinden başka, iki cennet daha var.وَمِنْ دُونِهِمَا جَنَّتَانِ 055:062:003
جَانٌّcānnuncinN– yalın hal eril belirsiz etken sıfat - Cinler
merfu
55:74 Daha önce onları ne cin kirletmiştir ne de insan.لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ 055:074:006
جَنَّاتِcennāticennetlerindeN– -in hali dişil çoğul isim
mecrur
56:12 Nimetlerle dolu bahçelerdedirler.فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ 056:012:002
وَجَنَّتُve cennetuve cenneti (vardır)CONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– yalın hal dişil çoğul isim
atıf vavı
merfu
56:89 Rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle dolu cennet var ona.فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَعِيمٍ 056:089:003
جَنَّاتٌcennātuncennetlerdirN– yalın hal dişil çoğul belirsiz isim
merfu
57:12 Gün olur, mümin erkeklerle mümin kadınları, ışıkları önlerinde ve sağ yanlarında koşar görürsün. Şöyle denilir: "Bugün size, altlarından ırmaklar akan cennetler müjdeleniyor. Sürekli kalıcısınız içlerinde." İşte büyük başarının ta kendisidir bu.يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعَىٰ نُورُهُمْ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ بُشْرَاكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 057:012:012
وَجَنَّةٍve cennetinve bir cenneteCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
atıf vavı
mecrur
57:21 Rabbinizden bir affa ve Allah ile resulüne inananlar için hazırlanmış bulunan, eni de yerle göğün eni kadar olan bir cennete doğru yarışarak koşun. Bu, Allah'ın dilediğine vereceği bir lütuftur. Allah, o büyük lütfun sahibidir.سَابِقُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ امَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ 057:021:006
جُنَّةًcunnetenkalkanN– ismin -i hali dişil belirsiz isim
mansub
58:16 Yeminlerini kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Küçük düşürücü bir azap var onlar için.اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ 058:016:003
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
58:22 Allah'a ve âhiret gününe inanan bir topluluğun, Allah'a ve resulüne karşı çıkanlarla sevgiye dayalı bir dostluk kurduğunu göremezsin. Bunlar onların ister babaları olsun, ister çocukları olsun, ister kardeşleri olsun, ister akrabaları olsun. Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendisinden bir ruhla desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; sürekli kalacaklardır orada. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Allah'ın hizbi işte bunlardır. Dikkat edin, Allah'ın hizbi, başarıya ulaşanların ta kendileridir!لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْاخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا ابَاءَهُمْ أَوْ أَبْنَاءَهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ أُولَٰئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُولَٰئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 058:022:031
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
59:20 Ateşin dostlarıyla cennetin dostları bir olmaz. Cennetin dostları, kurtuluşu/zaferi elde edenlerin ta kendileridir.لَا يَسْتَوِي أَصْحَابُ النَّارِ وَأَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَائِزُونَ 059:020:006
الْجَنَّةِl-cenneticennetPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
59:20 Ateşin dostlarıyla cennetin dostları bir olmaz. Cennetin dostları, kurtuluşu/zaferi elde edenlerin ta kendileridir.لَا يَسْتَوِي أَصْحَابُ النَّارِ وَأَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَائِزُونَ 059:020:008
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
61:12 Günahlarınızı affeder ve sizi, altından nehirler akan bahçelere, sürekli cennetlerdeki temiz, bereketli barınaklara yerleştirir. İşte bu en büyük başarıdır.يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 061:012:005
جَنَّاتِcennātibahçelerN– -in hali dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
mecrur
61:12 Günahlarınızı affeder ve sizi, altından nehirler akan bahçelere, sürekli cennetlerdeki temiz, bereketli barınaklara yerleştirir. İşte bu en büyük başarıdır.يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 061:012:013
جُنَّةًcunnetenkalkanN– ismin -i hali dişil belirsiz isim
mansub
63:2 Yeminlerini bir kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Onların yapmakta oldukları ne kötüdür!اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 063:002:003
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
64:9 "Toplanma günü" için sizi bir araya getirdiği gün, karşılıklı aldatış ve aldanışların ortaya çıktığı gündür. Kim Allah'a iman eder, barışa ve hayra yönelik iş yaparsa Allah onun çirkinliklerini örter ve kendisini altından nehirler akan bahçelere, içlerinde sürekli kalmak üzere yerleştirir. İşte büyük başarı budur.يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذَٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 064:009:017
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
65:11 Bir elçi indirmiştir ki, iman edip hayra ve barışa yönelik işler sergileyenleri, karanlıklardan nura çıkarmak için Allah'ın ayetlerini açık seçik okur. Allah'a inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları Allah, altlarından ırmaklar akan cennetlere/bahçelere koyacaktır. Onlar orada sonsuza dek kalıcıdır. Allah böylesi için rızkı gerçekten güzelleştirmiştir.رَسُولًا يَتْلُو عَلَيْكُمْ ايَاتِ اللَّهِ مُبَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا قَدْ أَحْسَنَ اللَّهُ لَهُ رِزْقًا 065:011:022
جَنَّاتٍcennātincennetlereN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
66:8 Ey iman edenler! Etkili öğüt veren bir tövbe ile Allah'a yönelin. Umulur ki Rabbiniz, çirkinliklerinizi ve günahlarınızı örter ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirir. O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte inananları utandırmayacaktır. Onların ışığı önlerinden ve sağ yanlarından koşup gelir. Şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Işığımızı tamamla ve bizi bağışla! Sen her şeye Kadîr'sin, her şeye gücün yeter."يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحًا عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ امَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَىٰ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ 066:008:017
الْجَنَّةِl-cenneticennetinPN– -in hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mecrur
66:11 Allah, iman edenlerle ilgili olarak da Firavun'un karısını örnek verdi. Hani, o şöyle demişti: "Ey Rabbim! Benim için katında, cennette bir barınak yap; beni, Firavun'dan, onun yapıp ettiğinden kurtar; beni zulme sapmış topluluktan da kurtar."وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِلَّذِينَ امَنُوا امْرَأَتَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِنْدَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِنْ فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ 066:011:016
بِمَجْنُونٍbimecnūnincinlenmiş (deli)P– önekli edat bi
N– -in hali eril belirsiz edilgen sıfat
car mecrur
68:2 Ki sen, cin tasallutuna uğramış değilsin; Rabbinin nimeti sayesinde,مَا أَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ 068:002:005
الْجَنَّةِl-cennetibahçeN– -in hali dişil isim
mecrur
68:17 Biz onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ 068:017:006
جَنَّاتِcennātibahçeleriN– ismin -i hali dişil çoğul isim
mansub
68:34 Takva sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ 068:034:005
لَمَجْنُونٌlemecnūnunmecnundurEMPH– vurgulu önek lām
N– yalın hal eril belirsiz edilgen sıfat
68:51 O küfre sapanlar, Zikir'i/Kur'an'ı işittiklerinde az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi. "Bu tam bir cinlidir." diyorlardı.وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ 068:051:012
جَنَّةٍcennetinbir bahçedeN– -in hali dişil belirsiz isim - Cennet
mecrur
69:22 Yüksek bir bahçe içindedir.فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ 069:022:002
جَنَّاتٍcennātincennetlerdeN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
70:35 İşte bunlar cennetlerde ikram göreceklerdir.أُولَٰئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَ 070:035:003
جَنَّةَcennetecennetineN– ismin -i hali dişil isim - Cennet
mansub
70:38 Onlardan herbiri nimet bahçesine konulacağını mı umuyor?أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ 070:038:007
جَنَّاتٍcennātinbahçelerN– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
mansub
71:12 "Sizi, mallar ve oğullarla güçlendirir, size yeşil bahçeler lütfeder. Ve sizin için nehirler akıtır."وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا 071:012:006
الْجِنِّl-cinnicin(ler)-N– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
72:1 De ki: "Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: 'Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an dinledik."قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْانًا عَجَبًا 072:001:008
وَالْجِنُّvelcinnuve cinlerinCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– yalın hal eril isim - Cinler
atıf vavı
merfu
72:5 "Biz sanmıştık ki, ne insanlar ne de cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler."وَأَنَّا ظَنَنَّا أَنْ لَنْ تَقُولَ الْإِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا 072:005:007
الْجِنِّl-cinnicinler-N– -in hali eril isim - Cinler
mecrur
72:6 "Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere/cinlerin şerrinden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklık ve azgınlığını artırırlardı."وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْإِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا 072:006:009
جَنَّاتٍcennātincennetlerN– -in hali dişil çoğul belirsiz isim
mecrur
74:40 Bahçelerdedirler. Birbirlerine soruyorlar,فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ 074:040:002
جَنَّةًcennetencennettirN– ismin -i hali dişil belirsiz isim - Cennet
mansub
76:12 Sabretmelerine karşılık olarak da onları bir bahçe ve ipekle ödüllendirmiştir.وَجَزَاهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا 076:012:004
وَجَنَّاتٍve cennātinve bahçelerCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– ismin -i hali dişil çoğul belirsiz isim
atıf vavı
mansub
78:16 Ve içiçe girmiş bağlar/bahçeler.وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا 078:016:001
الْجَنَّةَl-cennetecennettirPN– ismin -i hali dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim mansub
79:41 Cennet, barınağın ta kendisidir.فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَىٰ 079:041:002
الْجَنَّةُl-cennetucennetPN– yalın hal dişil özel isim - Cennet
alem ismi / özel isim merfu
81:13 Cennet yaklaştırıldığında,وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ 081:013:002
بِمَجْنُونٍbimecnūnincinliP– önekli edat bi
N– -in hali eril belirsiz edilgen sıfat
car mecrur
81:22 Ve arkadaşınız bir cin çarpmış değildir.وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍ 081:022:003
جَنَّاتٌcennātuncennetlerN– yalın hal dişil çoğul belirsiz isim
merfu
85:11 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince onlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Büyük başarı işte budur.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ 085:011:007
جَنَّةٍcennetinbir bahçededirN– -in hali dişil belirsiz isim
mecrur
88:10 Yüksek bir bahçededir;فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ 088:010:002
جَنَّتِيcennetīcennetimeN– ismin -i hali dişil isim
PRON– 1. şahıs tekil iyelik zamiri
mansub ya muttasıl (bitişik) zamir
89:30 Gir cennetime!وَادْخُلِي جَنَّتِي 089:030:002
جَنَّاتُcennātucennetleridirN– yalın hal dişil çoğul isim - Cennet Bahçesi
merfu
98:8 Onların, Rableri katındaki ödülleri, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri/sürekli yeşilliklerdeki temizlik/bereketli bahçelerdir. Sonsuza dek kalacaklardır orada. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu, içi ürpererek Rabbine saygı duyan kişi içindir.جَزَاؤُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ 098:008:004
الْجِنَّةِl-cinneticinler-N– -in hali dişil isim - Cinler
mecrur
114:6 Cinlerden de insanlardan da olur o!"مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ 114:006:002