Doğru Sayısı: Yanlış Sayısı:
Kullanımı hakkında:
1. Türkçe kelimelerden birini seçin. Seçtiğiniz kelime kırmızı olarak renklenecektir. Seçtiğiniz kelime ile ilgili bilgiler alt tarafta görüntülenecektir.
2. Tablodan karşılığı olduğunu düşündüğünüz satırdaki boş (veya kırmızı ile yazılı kelime olan) hücreye tıklayınız.
3. Seçtiğiniz kelime karşılığı olarak DOĞRU ise YEŞİL olarak hücreye yazılacaktır.
4. Seçtiğiniz kelime karşılığı olarak DOĞRU DEĞİL ise KIRMIZI olarak hücreye yazılacaktır.
5. Sorularınız, istekleriniz ve diğer surelerle ilgili çalışmaları talep etmek için tkuzan@gmail.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Turgut Kuzan - https://turgutkuzan.com/ - Aralık 2024
Arapça | Okunuş | Türkçe | Dilbilgisi | Meal | Ayet | İndex |
تَطَوَّعَ | teTavveǎ | kendiliğinden yaparsa | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp V) geçmiş zaman fiili mazi fiil | 2:158 Safa ile Merve Allah'ın belliklerindendir. Beytullah'ı hac veya umre ile ziyaret edenin onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim içinden gelerek bir hayır işlerse Allah Şâkir'dir, teşekkür eder, Alîm'dir, en iyi biçimde bilir. | إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَا وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَإِنَّ اللَّهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ | 002:158:019 |
تَطَوَّعَ | teTavveǎ | gönülden | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp V) geçmiş zaman fiili mazi fiil | 2:184 Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır. | أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ وَعَلَى الَّذِينَ يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ وَأَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ | 002:184:021 |
اسْتَطَاعُوا | steTāǔ | güçleri yetse | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:217 Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar, De ki: "O ayda savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i Haram'a nankörlük etmek, ora halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır." Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidâd edip dininden dönerse kâfir olarak ölür. Böylelerinin amelleri dünyada da âhırette de boşa gitmiştir. Ateş ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada. | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ فِيهِ قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ وَصَدٌّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَكُفْرٌ بِهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِخْرَاجُ أَهْلِهِ مِنْهُ أَكْبَرُ عِنْدَ اللَّهِ وَالْفِتْنَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىٰ يَرُدُّوكُمْ عَنْ دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُوا وَمَنْ يَرْتَدِدْ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَأُولَٰئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاخِرَةِ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ | 002:217:037 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | güçleri | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 2:273 İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek, insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. | لِلْفُقَرَاءِ الَّذِينَ أُحْصِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ لَا يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الْأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاءَ مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُمْ بِسِيمَاهُمْ لَا يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ | 002:273:008 |
يَسْتَطِيعُ | yesteTīǔ | güç yetiremiyecek | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil muzari fiil | 2:282 Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabb'inden korksun da borcundan hiç bir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf, çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu, kadınlardan biri şaşırırsa / unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret söz konusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alışveriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللَّهُ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللَّهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا فَإِنْ كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لَا يَسْتَطِيعُ أَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ وَاسْتَشْهِدُوا شَهِيدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْ فَإِنْ لَمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاءِ أَنْ تَضِلَّ إِحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الْأُخْرَىٰ وَلَا يَأْبَ الشُّهَدَاءُ إِذَا مَا دُعُوا وَلَا تَسْأَمُوا أَنْ تَكْتُبُوهُ صَغِيرًا أَوْ كَبِيرًا إِلَىٰ أَجَلِهِ ذَٰلِكُمْ أَقْسَطُ عِنْدَ اللَّهِ وَأَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَىٰ أَلَّا تَرْتَابُوا إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلَّا تَكْتُبُوهَا وَأَشْهِدُوا إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلَا يُضَارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَهِيدٌ وَإِنْ تَفْعَلُوا فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللَّهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ | 002:282:046 |
وَأَطَعْنَا | ve eTaǎ'nā | ve ita'at ettik | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 1. şahıs çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri atıf vavı mazi fiil «نا» muttasıl (bitişik) zamir | 2:285 Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır." | امَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ امَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ | 002:285:023 |
أَطِيعُوا | eTīǔ | ita'at edin | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:32 Şunu da söyle: "Allah'a ve resule itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse, Allah küfre sapanları sevmez. | قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ | 003:032:002 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 3:50 "Tevrat'tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış olanın bir kısmını size helal yapacağım. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin." | وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَلِأُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ وَجِئْتُكُمْ بِايَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 003:050:019 |
طَوْعًا | Tav'ǎn | isteyerek | N– ismin -i hali eril belirsiz isim mansub | 3:83 Hâlâ Allah'ın dininden gayrısını mı arıyorlar? Oysaki, göklerdeki şuurlulur da, yerdekiler de ister istemez O'na teslim olmuşlardır ve yalnız O'na döndürüleceklerdir. | أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ | 003:083:011 |
اسْتَطَاعَ | steTāǎ | uyacaklar | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp X) geçmiş zaman fiili mazi fiil | 3:97 Açık-seçik deliller, İbrahim'in makamı vardır orada. Oraya giren, güvene ermiş olur. Yoluna gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır. Kim nankörlük ederse hiç kuşkusuz, Allah bütün âlemlere muhtaç olmayacak bir Ganî'dir. | فِيهِ ايَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ امِنًا وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ | 003:097:016 |
تُطِيعُوا | tuTīǔ | uyarsanız | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 3:100 Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir zümreye boyun eğerseniz sizi, imanınızdan sonra kâfirler haline getirirler. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِنْ تُطِيعُوا فَرِيقًا مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُمْ بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ | 003:100:006 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 3:132 Allah'a ve resule itaat edin ki, merhamet görebilesiniz. | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ | 003:132:001 |
تُطِيعُوا | tuTīǔ | ita'at ederseniz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 3:149 Ey iman edenler! Eğer küfre sapanlara boyun eğerseniz sizi ökçeleriniz üstüne geri çevirirler de hüsrana uğrayanlar haline gelirsiniz. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِنْ تُطِيعُوا الَّذِينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِرِينَ | 003:149:006 |
أَطَاعُونَا | eTāǔnā | bizim sözümüzü tutsalardı | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs çoğul nesne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub «نا» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih | 3:168 Yerlerinde oturup da kardeşleri için, "Bizi dinlemiş olsalardı öldürülmeyeceklerdi." diyenlere şöyle söyle: "Eğer doğru sözlüler iseniz, kendi benliklerinizden uzaklaştırın ölümü!" | الَّذِينَ قَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا قُلْ فَادْرَءُوا عَنْ أَنْفُسِكُمُ الْمَوْتَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ | 003:168:006 |
يُطِعِ | yuTiǐ | ita'at ederse | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 4:13 İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. İşte bu, en büyük başarıdır. | تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ | 004:013:005 |
يَسْتَطِعْ | yesteTiǎ' | gücü yetmeyen | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 4:25 İnanmış hür kadınları nikâhlama genişliğine gücü yetmeyeniniz, ellerinizin altındaki genç, mümin köle kızlarından biriyle evlensin. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hep birbirinizdensiniz. O halde onları, ailelerinin izniyle nikâhlayın. Gizli dost edinmeyerek, zinadan uzak kalarak, iffetli hanımlar olmaları şartıyla onların mehirlerini örfe uygun bir biçimde verin. Evliliğe geçtikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara uygulanan cezasının yarısı uygulanacaktır. Bu, köle ile evlenme yolu, günaha ve sıkıntıya girmekten korkanınız içindir. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah çok affedici, çok merhametlidir. | وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلًا أَنْ يَنْكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِإِيمَانِكُمْ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍ فَانْكِحُوهُنَّ بِإِذْنِ أَهْلِهِنَّ وَاتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلَا مُتَّخِذَاتِ أَخْدَانٍ فَإِذَا أُحْصِنَّ فَإِنْ أَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْ وَأَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ | 004:025:003 |
أَطَعْنَكُمْ | eTaǎ'nekum | size ita'at ederlerse | V– 3. şahıs dişil çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri mazi fiil nun muttasıl (bitişik) zamir kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 4:34 Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür. | الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ بِمَا فَضَّلَ اللَّهُ بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ وَبِمَا أَنْفَقُوا مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللَّهُ وَاللَّاتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا | 004:034:031 |
وَأَطَعْنَا | ve eTaǎ'nā | ve ita'at ettik | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 1. şahıs çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri atıf vavı mazi fiil «نا» muttasıl (bitişik) zamir | 4:46 Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırırlar; din içinde sövgüler üreterek, dillerini eğip bükerek: "Dinledik, isyan ettik; dinle, dinlenmez olası, davar güder gibi güt bizi" derler. Eğer onlar, "Dinledik, boyun eğdik, dinle, bak bize!" demiş olsalardı, kendileri için daha hayırlı ve daha yerinde olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden onlara lanet etmiştir. Çok az bir kısmı hariç, iman etmezler. | مِنَ الَّذِينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيًّا بِأَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْنًا فِي الدِّينِ وَلَوْ أَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَأَقْوَمَ وَلَٰكِنْ لَعَنَهُمُ اللَّهُ بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ إِلَّا قَلِيلًا | 004:046:024 |
أَطِيعُوا | eTīǔ | ita'at edin | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 4:59 Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde tartışmaya girdiniz mi, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle yapmanız hem daha hayırlı hem de sonuç bakımından daha güzeldir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنْكُمْ فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْاخِرِ ذَٰلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلًا | 004:059:005 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 4:59 Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde tartışmaya girdiniz mi, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle yapmanız hem daha hayırlı hem de sonuç bakımından daha güzeldir. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنْكُمْ فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْاخِرِ ذَٰلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلًا | 004:059:007 |
لِيُطَاعَ | liyuTāǎ | ita'at edilmekten | PRP– niyet önekilām V– 3. şahıs eril tekil edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi tâlil (sebebiyyet) Lâmı muzari fiil mebni meçhul mansub | 4:64 Biz hiçbir resulü, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi dışında bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, öz benliklerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan af dileseler, resul de kendileri için af dileseydi, elbette ki Allah'ı tövbeleri cömertçe kabul eden bir Rahîm olarak bulacaklardı. | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَحِيمًا | 004:064:006 |
يُطِعِ | yuTiǐ | ita'at ederse | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 4:69 Allah'a ve resule itaat eden kişilere gelince, bunlar, Allah'ın kendilerine nimet verdikleriyle beraberdirler. Peygamberlerle, hak dostlarıyla, şehitlerle, hayır ve barışı sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar! | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَالرَّسُولَ فَأُولَٰئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَٰئِكَ رَفِيقًا | 004:069:002 |
يُطِعِ | yuTiǐ | ita'at ederse | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 4:80 Resule itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Yan çizen çizsin, biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik. | مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ وَمَنْ تَوَلَّىٰ فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا | 004:080:002 |
أَطَاعَ | eTāǎ | ita'at etmiş olur | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp IV) geçmiş zaman fiili mazi fiil | 4:80 Resule itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Yan çizen çizsin, biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik. | مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ وَمَنْ تَوَلَّىٰ فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا | 004:080:005 |
طَاعَةٌ | Tāǎtun | peki (tamam) | N– yalın hal dişil belirsiz isim merfu | 4:81 "Baş üstüne" diyorlar ama senin yanından ayrıldıklarında, içlerinden bir grup senin söylediğinin tam tersini planlıyor. Allah, onların sabahlara kadar kurup durduklarını yazıyor. Onlardan yüz çevir, Allah'ı vekil et. Vekil olarak Allah yeter. | وَيَقُولُونَ طَاعَةٌ فَإِذَا بَرَزُوا مِنْ عِنْدِكَ بَيَّتَ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ غَيْرَ الَّذِي تَقُولُ وَاللَّهُ يَكْتُبُ مَا يُبَيِّتُونَ فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا | 004:081:002 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | gücü yetmeyenler | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 4:98 Kadınlardan, erkeklerden, yavrulardan hiçbiri beceri gösteremeyen, hiçbir yol bulamayanların durumu farklıdır. | إِلَّا الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ لَا يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَبِيلًا | 004:098:008 |
تَسْتَطِيعُوا | testeTīǔ | ve yapamazsınız | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir mansub | 4:129 Tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır. | وَلَنْ تَسْتَطِيعُوا أَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَمِيلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِ وَإِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا | 004:129:002 |
وَأَطَعْنَا | ve eTaǎ'nā | ve ita'at ettik | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 1. şahıs çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri atıf vavı mazi fiil «نا» muttasıl (bitişik) zamir | 5:7 Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve sizi bağladığı mîsakını unutmayın. Hani, "İşittik, boyun eğdik!" demiştiniz. Allah'tan korkun. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilir. | وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمِيثَاقَهُ الَّذِي وَاثَقَكُمْ بِهِ إِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ | 005:007:012 |
فَطَوَّعَتْ | feTavveǎt | çağırdı | REM– devam ettirme öneki V– 3. şahıs dişil tekil (kalıp II) geçmiş zaman fiili istinaf fa sı mazi fiil | 5:30 Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye ısındırdı, o da onu öldürdü. Böylece hüsrana uğramışlardan oldu. | فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ | 005:030:001 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:92 Allah'a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir. | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُوا فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ | 005:092:001 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 5:92 Allah'a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir. | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُوا فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ | 005:092:003 |
يَسْتَطِيعُ | yesteTīǔ | gücü yeter- | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil muzari fiil | 5:112 Havariler demişlerdi ki: "Ey Meryem'in oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" İsa dedi ki: "Eğer müminlerseniz Allah'tan sakının!" | إِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا عِيسَىٰ ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَطِيعُ رَبُّكَ أَنْ يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ قَالَ اتَّقُوا اللَّهَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ | 005:112:009 |
اسْتَطَعْتَ | steTaǎ'te | yapabilirsen | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir | 6:35 Eğer yüz çevirip gitmeleri sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa, yerin içinde bir delik yahut gökte bir merdiven ara da onlara bir mucize getir. Allah dileseydi onları doğru ve güzelde birleştirirdi. Artık cahillerden olma. | وَإِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكَ إِعْرَاضُهُمْ فَإِنِ اسْتَطَعْتَ أَنْ تَبْتَغِيَ نَفَقًا فِي الْأَرْضِ أَوْ سُلَّمًا فِي السَّمَاءِ فَتَأْتِيَهُمْ بِايَةٍ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدَىٰ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِلِينَ | 006:035:007 |
تُطِعْ | tuTiǎ' | uysan | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 6:116 Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar. | وَإِنْ تُطِعْ أَكْثَرَ مَنْ فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ | 006:116:002 |
أَطَعْتُمُوهُمْ | eTaǎ'tumūhum | onlara uyarsanız | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri PRON– 3. şahıs eril çoğul nesne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub «هم» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih | 6:121 Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir. | وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَىٰ أَوْلِيَائِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ | 006:121:018 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | güçleri yetmez | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 7:192 Onlar, ne bunlara bir yardım sağlayabilirler ne de kendi benliklerine yardımcı olabilirler. | وَلَا يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْرًا وَلَا أَنْفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ | 007:192:002 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | güçleri yetmez | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 7:197 O'nun dışında yakardıklarınız, size yardım edemezler. Kendilerine de yardımcı olamazlar. | وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلَا أَنْفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ | 007:197:006 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 8:1 Sana harp ganimetlerini sorarlar. De ki: "Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah'tan korkun ve aranızda barış ve esenliği kurun. Ve eğer müminler iseniz Allah'a ve O'nun Resulü'ne itaat edin!" | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَنْفَالِ قُلِ الْأَنْفَالُ لِلَّهِ وَالرَّسُولِ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ | 008:001:013 |
أَطِيعُوا | eTīǔ | ita'at edin | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 8:20 Ey iman edenler! Allah'a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنْتُمْ تَسْمَعُونَ | 008:020:005 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 8:46 Allah'a ve resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız, rüzgârınız kesilir. Sabredin; Allah sabredenlerle beraberdir. | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُوا إِنَّ اللَّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ | 008:046:001 |
اسْتَطَعْتُمْ | steTaǎ'tum | gücünüz yettiği kadar | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir | 8:60 Onlara karşı, gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın. Ordugâhlarda atlar besleyin. Böylece hem Allah'ın düşmanını hem kendi düşmanınızı hem de bunlardan başkalarını korkutabilirsiniz. Siz onları bilmezsiniz ama Allah hepsini bilir. Allah yolunda harcadığınız herşey size tam olarak ödenir; hiçbir haksızlığa uğratılmazsınız. | وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَاخَرِينَ مِنْ دُونِهِمْ لَا تَعْلَمُونَهُمُ اللَّهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنْتُمْ لَا تُظْلَمُونَ | 008:060:004 |
اسْتَطَعْنَا | steTaǎ'nā | gücümüz yetseydi | V– 1. şahıs çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil «نا» muttasıl (bitişik) zamir | 9:42 Eğer o, yakın bir dünya menfaati yahut orta bir yolculuk olsa idi, elbette seni izleyeceklerdi. Ama o zorluklarla dolu yolculuk kendilerine uzak geldi. "Gücümüz yetseydi sizinle çıkacaktık" diye Allah'a yemin de ederler. Kendilerini mahvediyorlar. Allah biliyor ki onlar, kesinlikle yalancıdırlar. | لَوْ كَانَ عَرَضًا قَرِيبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا لَاتَّبَعُوكَ وَلَٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْ يُهْلِكُونَ أَنْفُسَهُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ | 009:042:015 |
طَوْعًا | Tav'ǎn | gönüllü | N– ismin -i hali eril belirsiz isim mansub | 9:53 Şunu da söyle: "İster kendi arzunuzla ister baskı ve zorla infak edin; sizden asla kabul edilmeyecektir. Çünkü siz, yoldan çıkan bir topluluk oldunuz." | قُلْ أَنْفِقُوا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْ إِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْمًا فَاسِقِينَ | 009:053:003 |
وَيُطِيعُونَ | ve yuTīǔne | ve uyarlar/ita'at ederler | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri atıf vavı muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 9:71 Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah'a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. | وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَٰئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ | 009:071:015 |
الْمُطَّوِّعِينَ | l-muTTavviǐyne | gönülden verenleri | N– ismin -i hali eril çoğul (kalıp V) etken sıfat mansub | 9:79 Sadakalar hususunda içten bir cömertlik göstermiş müminlere laf atanlarla, öz gayretlerinden başkasını bulamayanları alay konusu edenlere gelince, Allah onları maskaraya çevirecektir. Onlar için acıklı bir azap da vardır. | الَّذِينَ يَلْمِزُونَ الْمُطَّوِّعِينَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ فِي الصَّدَقَاتِ وَالَّذِينَ لَا يَجِدُونَ إِلَّا جُهْدَهُمْ فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْ سَخِرَ اللَّهُ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ | 009:079:003 |
اسْتَطَعْتُمْ | steTaǎ'tum | gücünüz yeteni | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir | 10:38 Yoksa, "onu uydurdu" mu diyorlar! De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz Allah dışında, elinizin yettiklerini de çağırın da onun benzeri bir sure ortaya çıkarın." | أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِثْلِهِ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ | 010:038:010 |
اسْتَطَعْتُمْ | steTaǎ'tum | gücünüzyeteni | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir | 11:13 Yoksa, "Onu uydurdu" mu diyorlar! De ki: "Öyleyse hadi, onun benzeri, uydurma on sure de siz getirin; eğer doğru sözlüler iseniz, Allah'tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın." | أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِهِ مُفْتَرَيَاتٍ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ | 011:013:012 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | güç yetiremezlerdi | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 11:20 Bunlar yeryüzünde kimseyi âciz bırakamazlar. Allah'tan başka hiçbir dostları da yoktur. Onlara azap kat kat verilecektir. Hem işitmeye güçleri yetmiyordu hem de göremiyorlardı. | أُولَٰئِكَ لَمْ يَكُونُوا مُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ يُضَاعَفُ لَهُمُ الْعَذَابُ مَا كَانُوا يَسْتَطِيعُونَ السَّمْعَ وَمَا كَانُوا يُبْصِرُونَ | 011:020:020 |
اسْتَطَعْتُ | steTaǎ'tu | gücümün yettiğince | V– 1. şahıs tekil (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir | 11:88 Dedi: "Ey toplumum! Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana lütfundan güzel bir rızık vermişse!... Size yasakladığım şeylerde, size söylediğimin aksine davranmak istemiyorum. Gücüm ölçüsünde barış ve iyilikten başka bir şey de istemiyorum. Başarım ancak Allah'ın desteğiyledir. Yalnız O'na güvendim ben, yalnız O'na yöneliyorum." | قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي وَرَزَقَنِي مِنْهُ رِزْقًا حَسَنًا وَمَا أُرِيدُ أَنْ أُخَالِفَكُمْ إِلَىٰ مَا أَنْهَاكُمْ عَنْهُ إِنْ أُرِيدُ إِلَّا الْإِصْلَاحَ مَا اسْتَطَعْتُ وَمَا تَوْفِيقِي إِلَّا بِاللَّهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ | 011:088:028 |
طَوْعًا | Tav'ǎn | gönüllü | N– ismin -i hali eril belirsiz isim mansub | 13:15 Göklerde ve yerde kim varsa gölgeleriyle birlikte ister istemez ve sabah-akşam Allah'a secde eder. | وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَظِلَالُهُمْ بِالْغُدُوِّ وَالْاصَالِ | 013:015:007 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | bunu asla yapamayacak olan | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri | 16:73 Allah'ı bırakıp da kendilerine, göklerden ve yerden bir parçacık rızık veremeyen, buna güç yetiremeyen şeylere mi tapıyorlar? | وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقًا مِنَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ شَيْئًا وَلَا يَسْتَطِيعُونَ | 016:073:015 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | bulamazlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 17:48 Bak nasıl örnekler verdiler sana, nasıl sapıttılar. Artık hiçbir yola varamazlar. | انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا | 017:048:008 |
اسْتَطَعْتَ | steTaǎ'te | gücünün yettiği | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir | 17:64 "Onlardan güç yetirdiğini sesinle yerinden oynat. Atlıların ve yayalarınla yaygara çıkarıp üzerlerine çullan. Mallarda, evlatlarda onlara ortak ol, onlara ha bire vaatte bulun." Şeytan onlara bir aldanıştan başka ne vaat eder ki?! | وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِمْ بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلَّا غُرُورًا | 017:064:003 |
تُطِعْ | tuTiǎ' | itaat etme | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 18:28 Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. Ve sakın, kalbini bizim zikrimizden / Kur'anımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır. | وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا | 018:028:020 |
تَسْتَطِيعَ | testeTīǎ | gücün yetmez | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi muzari fiil mansub | 18:41 Yahut suyu dibe çekilir de bir daha onu isteyemezsin bile." | أَوْ يُصْبِحَ مَاؤُهَا غَوْرًا فَلَنْ تَسْتَطِيعَ لَهُ طَلَبًا | 018:041:006 |
تَسْتَطِيعَ | testeTīǎ | dayanamazsın | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi muzari fiil mansub | 18:67 Dedi: "Doğrusu sen benimle beraberliğe dayanamazsın." | قَالَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا | 018:067:004 |
تَسْتَطِيعَ | testeTīǎ | dayanamazsın | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi muzari fiil mansub | 18:72 Dedi: "Ben söylemedim mi, sen benimle beraberliğe asla dayanamazsın!" | قَالَ أَلَمْ أَقُلْ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا | 018:072:006 |
تَسْتَطِيعَ | testeTīǎ | dayanamazsın | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi muzari fiil mansub | 18:75 Dedi: "Ben sana söylemedim mi, sen benimle beraberliğe asla dayanamazsın." | قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا | 018:075:007 |
تَسْتَطِعْ | testeTiǎ' | güç yetiremediğin | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 18:78 Dedi ki: "İşte bu, seninle benim aramın ayrılmasıdır. Şimdi sana tahammül edemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim." | قَالَ هَٰذَا فِرَاقُ بَيْنِي وَبَيْنِكَ سَأُنَبِّئُكَ بِتَأْوِيلِ مَا لَمْ تَسْتَطِعْ عَلَيْهِ صَبْرًا | 018:078:010 |
تَسْطِعْ | tesTiǎ' | senin güç yetiremediğin | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil muzari fiil | 18:82 "Ve duvar. Duvar, o kentte yaşayan iki yetim oğlanındı. Altında, oğlanlara ait bir define vardı. Oğlanların babası da hayır ve barış seven bir kimse olarak yaşamıştı. Rabbin istedi ki, o çocuklar ergenliklerine ulaşsınlar da Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendi buyruğumun sonucu olarak yapmadım. İşte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin içyüzü budur." | وَأَمَّا الْجِدَارُ فَكَانَ لِغُلَامَيْنِ يَتِيمَيْنِ فِي الْمَدِينَةِ وَكَانَ تَحْتَهُ كَنْزٌ لَهُمَا وَكَانَ أَبُوهُمَا صَالِحًا فَأَرَادَ رَبُّكَ أَنْ يَبْلُغَا أَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنْزَهُمَا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ وَمَا فَعَلْتُهُ عَنْ أَمْرِي ذَٰلِكَ تَأْوِيلُ مَا لَمْ تَسْطِعْ عَلَيْهِ صَبْرًا | 018:082:033 |
اسْطَاعُوا | sTāǔ | ne güçleri yetti | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 18:97 Artık onu ne aşabildiler ne delebildiler. | فَمَا اسْطَاعُوا أَنْ يَظْهَرُوهُ وَمَا اسْتَطَاعُوا لَهُ نَقْبًا | 018:097:002 |
اسْتَطَاعُوا | steTāǔ | güçleri yetti | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 18:97 Artık onu ne aşabildiler ne delebildiler. | فَمَا اسْطَاعُوا أَنْ يَظْهَرُوهُ وَمَا اسْتَطَاعُوا لَهُ نَقْبًا | 018:097:006 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | tahammül edemez | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 18:101 Onlar, gözleri benim zikrim/Kur'anım karşısında perde içinde olan insanlardı. Dinlemeye dayanamıyorlardı. | الَّذِينَ كَانَتْ أَعْيُنُهُمْ فِي غِطَاءٍ عَنْ ذِكْرِي وَكَانُوا لَا يَسْتَطِيعُونَ سَمْعًا | 018:101:010 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 20:90 Yemin olsun, Hârun daha önce onlara şunu söylemişti: "Ey kavmim, siz bununla imtihan edildiniz. Sizin Rabbiniz o Rahman'dır. Artık bana uyun, emrime itaat edin!" | وَلَقَدْ قَالَ لَهُمْ هَارُونُ مِنْ قَبْلُ يَا قَوْمِ إِنَّمَا فُتِنْتُمْ بِهِ وَإِنَّ رَبَّكُمُ الرَّحْمَٰنُ فَاتَّبِعُونِي وَأَطِيعُوا أَمْرِي | 020:090:016 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | güçleri yetmeyecek | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 21:40 Doğrusu şu ki, o onlara ansızın gelecek de onları şaşkınlıktan donduracak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ne de yüzlerine bakılacak. | بَلْ تَأْتِيهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ | 021:040:006 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | onların gücü yetmez | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 21:43 Yoksa onların; kendilerini bize karşı siperleyecek tanrıları mı var? Ne kendilerine yardıma güç yetirebilirler ne de bizden bir dostluğa muhatap olurlar. | أَمْ لَهُمْ الِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَا لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَ أَنْفُسِهِمْ وَلَا هُمْ مِنَّا يُصْحَبُونَ | 021:043:008 |
أَطَعْتُمْ | eTaǎ'tum | ita'at ederseniz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir | 23:34 "Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, o takdirde mutlaka hüsrana uğrayanlar olursunuz." | وَلَئِنْ أَطَعْتُمْ بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَخَاسِرُونَ | 023:034:002 |
وَأَطَعْنَا | ve eTaǎ'nā | ve ita'at ettik | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 1. şahıs çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri atıf vavı mazi fiil «نا» muttasıl (bitişik) zamir | 24:47 "Allah'a ve o resule inandık, boyun eğdik." diyorlar, sonra da içlerinden bir fırka bunun hemen ardından yüz çeviriyor. Bunlar, inanmış insanlar değiller. | وَيَقُولُونَ امَنَّا بِاللَّهِ وَبِالرَّسُولِ وَأَطَعْنَا ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌ مِنْهُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَمَا أُولَٰئِكَ بِالْمُؤْمِنِينَ | 024:047:005 |
وَأَطَعْنَا | ve eTaǎ'nā | ve ita'at ettik | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 1. şahıs çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri atıf vavı mazi fiil «نا» muttasıl (bitişik) zamir | 24:51 Allah'a ve aralarında hüküm vermek üzere O'nun resulüne çağrıldıklarında, müminlerin sözleri sadece şunu söylemeleridir: "İşittik, itaat ettik." İşte bunlardır kurtuluşa erenler. | إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ | 024:051:015 |
يُطِعِ | yuTiǐ | ita'at ederse | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 24:52 Allah'a ve O'nun resulüne itaat eden, Allah'a saygı duyan ve O'ndan korkan kişiler, zafere ulaşanların ta kendileridir. | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ | 024:052:002 |
طَاعَةٌ | Tāǎtun | itaatiniz | N– yalın hal dişil belirsiz isim merfu | 24:53 Yeminlerinin olanca gücüyle Allah'a ant içtiler ki, sen onlara emredersen mutlaka savaşa çıkacaklar. De ki: "Ant içmeyin! Örfe uygun bir itaat yeterli! Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır." | وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِنْ أَمَرْتَهُمْ لَيَخْرُجُنَّ قُلْ لَا تُقْسِمُوا طَاعَةٌ مَعْرُوفَةٌ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ | 024:053:011 |
أَطِيعُوا | eTīǔ | ita'at edin | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 24:54 De ki: "Allah'a da itaat edin, resule de. Eğer yüz çevirirseniz/yüz çevirirlerse, onun görevi ona yükletilen, sizin göreviniz de size yükletilendir. Eğer ona itaat ederseniz yolu bulursunuz. Resule düşen, açık bir tebliğden başkası değildir." | قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْهِ مَا حُمِّلَ وَعَلَيْكُمْ مَا حُمِّلْتُمْ وَإِنْ تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ | 024:054:002 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 24:54 De ki: "Allah'a da itaat edin, resule de. Eğer yüz çevirirseniz/yüz çevirirlerse, onun görevi ona yükletilen, sizin göreviniz de size yükletilendir. Eğer ona itaat ederseniz yolu bulursunuz. Resule düşen, açık bir tebliğden başkası değildir." | قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْهِ مَا حُمِّلَ وَعَلَيْكُمْ مَا حُمِّلْتُمْ وَإِنْ تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ | 024:054:004 |
تُطِيعُوهُ | tuTīǔhu | ona ita'at ederseniz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi PRON– özne zamiri PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 24:54 De ki: "Allah'a da itaat edin, resule de. Eğer yüz çevirirseniz/yüz çevirirlerse, onun görevi ona yükletilen, sizin göreviniz de size yükletilendir. Eğer ona itaat ederseniz yolu bulursunuz. Resule düşen, açık bir tebliğden başkası değildir." | قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْهِ مَا حُمِّلَ وَعَلَيْكُمْ مَا حُمِّلْتُمْ وَإِنْ تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ | 024:054:016 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve -uyar | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 24:56 Namazı kılın, zekâtı verin, resule itaat edin ki, rahmete erdirilesiniz. | وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَاتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ | 024:056:005 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | bulamazlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 25:9 Bak da gör! Nasıl da örnekler sunuyorlar sana. Sapıttılar, artık bir daha yol bulamazlar. | انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا | 025:009:008 |
تَسْتَطِيعُونَ | testeTīǔne | gücünüz yetmez | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 25:19 İşte haklarında söz söyledikleriniz de sizi yalanladılar. Artık ne azabı savabilirsiniz ne de yardımcı olabilirsiniz. Zulmedenlerinize zorlu bir azap tattıracağız. | فَقَدْ كَذَّبُوكُمْ بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًا وَمَنْ يَظْلِمْ مِنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيرًا | 025:019:006 |
تُطِعِ | tuTiǐ | boyun eğme | V– 3. şahıs dişil tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 25:52 Artık inkârcılara boyun eğme, onlara karşı Kur'an ile zorlu bir cihat aç. | فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُمْ بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا | 025:052:002 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 26:108 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:108:003 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 26:110 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:110:003 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 26:126 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:126:003 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 26:131 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:131:003 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 26:144 "Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:144:003 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 26:150 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:150:003 |
تُطِيعُوا | tuTīǔ | uymayın | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum | 26:151 "Savurganlık edenlerin/haddi aşanların buyruğuna uymayın." | وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ | 026:151:002 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 26:163 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:163:003 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 26:179 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 026:179:003 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | yapamazlar | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 26:211 Onlara yaraşmaz, zaten güçleri de yetmez. | وَمَا يَنْبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ | 026:211:005 |
تُطِعْهُمَا | tuTiǎ'humā | onlara ita'at etme | V– 3. şahıs dişil tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– 3. şahıs ikil nesne zamiri muzari fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih meczum | 29:8 Biz insana, anne babasına en güzel bir biçimde davranmasını, şunu söyleyerek önerdik: "Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyle bana ortak koşman için seninle çekişirlerse, o takdirde onlara itaat etme. Yalnız banadır dönüşünüz. Nihayet ben size yapıp ettiğiniz şeylerin haberini bildireceğim." | وَوَصَّيْنَا الْإِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْنًا وَإِنْ جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ | 029:008:015 |
تُطِعْهُمَا | tuTiǎ'humā | onlara ita'at etme | V– 3. şahıs dişil tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– 3. şahıs ikil nesne zamiri muzari fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih meczum | 31:15 Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada örfe uygun geçin; ama bana yönelenin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz banadır. Yapıp ettiklerinizi size haber vereceğim. | وَإِنْ جَاهَدَاكَ عَلَىٰ أَنْ تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ | 031:015:013 |
تُطِعِ | tuTiǐ | ita'at etme | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 33:1 Ey Peygamber! Allah'tan kork ve küfre batmışlarla münafıklara boyun eğme! Kuşkusuz, Allah Alîm ve Hakîm'dir. | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللَّهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا | 033:001:007 |
وَأَطِعْنَ | ve eTiǎ'ne | ve uyun | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs dişil çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili te muttasıl (bitişik) zamir | 33:33 Evlerinizde de vakarlı oturun. İlk cahiliye teşhirciliği gibi kendinizi teşhir etmeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve resulüne itaat edin. Allah sizden kiri/lekeyi gidermek istiyor ey Ehlibeyt, sizi tam bir biçimde temizlemek istiyor. | وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَىٰ وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَاتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا | 033:033:013 |
تُطِعِ | tuTiǐ | ita'at etme | V– 2. şahıs dişil tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 33:48 İnkârcılara, ikiyüzlülere itaat etme, onların ezalarına aldırma; Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. | وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ وَدَعْ أَذَاهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا | 033:048:002 |
أَطَعْنَا | eTaǎ'nā | ita'at etseydik | V– 1. şahıs çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil «نا» muttasıl (bitişik) zamir | 33:66 Gün olur, yüzleri ateşin içinde evrilip çevrilir de şöyle derler: "Vay başımıza! Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke resule itaat etseydik." | يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا | 033:066:009 |
وَأَطَعْنَا | ve eTaǎ'nā | ve ita'at etseydik | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 1. şahıs çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri atıf vavı mazi fiil «نا» muttasıl (bitişik) zamir | 33:66 Gün olur, yüzleri ateşin içinde evrilip çevrilir de şöyle derler: "Vay başımıza! Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke resule itaat etseydik." | يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا | 033:066:011 |
أَطَعْنَا | eTaǎ'nā | uyduk | V– 1. şahıs çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil «نا» muttasıl (bitişik) zamir | 33:67 Ve derler ki: "Rabbimiz biz, efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." | وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا | 033:067:004 |
يُطِعِ | yuTiǐ | ita'at ederse | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 33:71 Ki Allah amellerinizi hayra ve barışa yarayışlı kılsın, günahlarınızı affetsin. Allah'a ve O'nun resulüne itaat eden, büyük bir başarıyı elde etmiştir. | يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا | 033:071:008 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | güçleri yetmez | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 36:50 O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler. | فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَىٰ أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ | 036:050:002 |
اسْتَطَاعُوا | steTāǔ | güçleri yetmez | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 36:67 Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler. | وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَىٰ مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ | 036:067:007 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | güçleri yetmez | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 36:75 Oysaki, o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır. | لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُنْدٌ مُحْضَرُونَ | 036:075:002 |
يُطَاعُ | yuTāǔ | sözü tutulur | V– 3. şahıs eril tekil edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil muzari fiil mebni meçhul | 40:18 Onları, yaklaşan felaket günü hakkında uyar! Yürekler gırtlaklara dayanmıştır; habire yutkunurlar. Zalimlerin ne bir dostu vardır ne de sözü dinlenir bir şefaatçıları. | وَأَنْذِرْهُمْ يَوْمَ الْازِفَةِ إِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِمِينَ مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ | 040:018:015 |
طَوْعًا | Tav'ǎn | isteyerek | N– ismin -i hali eril belirsiz isim mansub | 41:11 Sonra buhar/duman halindeki göğe yöneldi de ona ve yerküreye şöyle seslendi: "İsteyerek veya istemeyerek gelin!" Onlar şöyle dediler: "İsteyerek geldik!" | ثُمَّ اسْتَوَىٰ إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ ائْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ | 041:011:011 |
طَائِعِينَ | Tāiǐyne | isteyerek | N– ismin -i hali eril çoğul etken sıfat mansub | 41:11 Sonra buhar/duman halindeki göğe yöneldi de ona ve yerküreye şöyle seslendi: "İsteyerek veya istemeyerek gelin!" Onlar şöyle dediler: "İsteyerek geldik!" | ثُمَّ اسْتَوَىٰ إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ ائْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ | 041:011:016 |
فَأَطَاعُوهُ | fe eTāǔhu | onlar da ona boyun eğdiler | CONJ– önekli bağlaç fa (ve) V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp IV) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri atıf fa sı mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 43:54 İşte toplumunu böyle küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan sapmış bir toplum idiler. | فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ | 043:054:003 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 43:63 İsa, açık seçik kanıtlarla geldiğinde şöyle demişti: "Ben size hikmet getirdim ve tartışıp durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde, Allah'tan korkun ve bana itaat edin!" | وَلَمَّا جَاءَ عِيسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي تَخْتَلِفُونَ فِيهِ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 043:063:017 |
طَاعَةٌ | Tāǎtun | ita'at etmektir | N– yalın hal dişil belirsiz isim merfu | 47:21 İtaat ve güzel bir söz! İş budur. İş ciddileşince, Allah'a verdikleri söze sadık olsalardı kendileri için daha iyi olurdu. | طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَعْرُوفٌ فَإِذَا عَزَمَ الْأَمْرُ فَلَوْ صَدَقُوا اللَّهَ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ | 047:021:001 |
سَنُطِيعُكُمْ | senuTīǔkum | size ita'at edeceğiz | FUT– gelecek zaman önekisa V– 1. şahıs çoğul (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri istikbal edatı muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 47:26 Bu şundandır: Bunlar, Allah'ın indirdiğinden tiksinenlere, "Bazı işlerde size itaat edeceğiz." demişlerdi. Fakat Allah onların gizlediklerini biliyor. | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذِينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللَّهُ سَنُطِيعُكُمْ فِي بَعْضِ الْأَمْرِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِسْرَارَهُمْ | 047:026:009 |
أَطِيعُوا | eTīǔ | ita'at edin | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 47:33 Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; resule de itaat edin! Amellerinizi işe yaramaz hale getirmeyin. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا أَعْمَالَكُمْ | 047:033:005 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 47:33 Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; resule de itaat edin! Amellerinizi işe yaramaz hale getirmeyin. | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا أَعْمَالَكُمْ | 047:033:007 |
تُطِيعُوا | tuTīǔ | ita'at ederseniz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir mansub | 48:16 Bedevilerden, geri bırakılmış olanlara de ki: "Siz yakında çok zorlu savaş veren bir kavimle çarpışmaya çağrılacaksınız. Ya onlarla çarpışırsınız, yahut onlar Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir ödül verecektir. Yok eğer önceden döndüğünüz gibi yüz çevirirseniz, Allah sizi acıklı bir azapla cezalandırır." | قُلْ لِلْمُخَلَّفِينَ مِنَ الْأَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ إِلَىٰ قَوْمٍ أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ تُقَاتِلُونَهُمْ أَوْ يُسْلِمُونَ فَإِنْ تُطِيعُوا يُؤْتِكُمُ اللَّهُ أَجْرًا حَسَنًا وَإِنْ تَتَوَلَّوْا كَمَا تَوَلَّيْتُمْ مِنْ قَبْلُ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا | 048:016:015 |
يُطِعِ | yuTiǐ | ita'at ederse | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 48:17 Köre zorlama yoktur, topala zorlama yoktur, hastaya da zorlama yoktur. Kim Allah'a ve resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, Allah onu acıklı bir azapla cezalandırır. | لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرِيضِ حَرَجٌ وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَنْ يَتَوَلَّ يُعَذِّبْهُ عَذَابًا أَلِيمًا | 048:017:014 |
يُطِيعُكُمْ | yuTīǔkum | size uysaydı | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih | 49:7 Bilin ki, Allah'ın resulü içinizdedir. Eğer o çoğu işte size uysaydı, gerçekten zorlukla karşılaşır, sıkıntıya düşerdiniz. Ama Allah, imanı size sevdirmiş ve onu gönüllerinizde süslemiştir. Ve size küfrü, öz söz bozukluğunu, isyanı çirkin göstermiştir. Rüşte ermiş olanlar işte bunlardır; | وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ أُولَٰئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَ | 049:007:007 |
تُطِيعُوا | tuTīǔ | ita'at ederseniz | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir mansub | 49:14 Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." | قَالَتِ الْأَعْرَابُ امَنَّا قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلَٰكِنْ قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِنْ تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ | 049:014:016 |
اسْتَطَاعُوا | steTāǔ | güçleri yetmedi | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 51:45 Ne kalkıp kaçabildiler ne de kendilerine yardım eden oldu. | فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِرِينَ | 051:045:002 |
اسْتَطَعْتُمْ | steTaǎ'tum | gücünüz yeterse | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir | 55:33 Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç dışında bir şeyle geçip gidemezsiniz! | يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ تَنْفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانْفُذُوا لَا تَنْفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ | 055:033:006 |
يَسْتَطِعْ | yesteTiǎ' | (buna) gücü yetmeyen | V– 3. şahıs eril tekil (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 58:4 Özgürlüğe kavuşturma imkânını bulamayan, ilişkiye girmelerinden önce, aralıksız iki ay oruç tutacaktır. Buna da gücü yetmeyen, altmış yoksulu doyuracaktır. Bütün bunlar Allah'a ve resulüne inanasınız diyedir. Ve işte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Küfre sapanlara korkunç bir azap vardır. | فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ذَٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ | 058:004:013 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 58:13 Gizli konuşmanızdan önce, sadakalar vermekten ürperdiniz mi? Çünkü yapmadınız. Allah size tövbe nasip etti. Artık namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. | أَأَشْفَقْتُمْ أَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَاتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ | 058:013:018 |
نُطِيعُ | nuTīǔ | ita'at etmeyiz | V– 1. şahıs çoğul (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil muzari fiil | 59:11 Görmedin mi o ikiyüzlülüğe sapanları ki, Ehlikitap'tan inkâra giden dostlarına şöyle diyorlar: "Eğer toprağınızdan çıkarılırsanız, yemin olsun sizinle birlikte biz de çıkacağız. Sizinle ilgili olarak hiçbir zaman kimseye boyun eğmeyeceğiz. Eğer sizinle savaşılırsa mutlaka size yardım edeceğiz." Allah tanıktır ki onlar kesinlikle yalancıdırlar. | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِإِخْوَانِهِمُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَئِنْ أُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُطِيعُ فِيكُمْ أَحَدًا أَبَدًا وَإِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ | 059:011:018 |
وَأَطِيعُوا | veeTīǔ | o halde ita'at edin | REM– devam ettirme öneki V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri istinaf Vavı – Vâvu’l-İstinâfiye emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 64:12 Allah'a itaat edin, resule de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz resulümüze düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir. | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَإِنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ | 064:012:001 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 64:12 Allah'a itaat edin, resule de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz resulümüze düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir. | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَإِنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ | 064:012:003 |
اسْتَطَعْتُمْ | steTaǎ'tum | gücünüz yettiği kadar | V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili PRON– özne zamiri mazi fiil te muttasıl (bitişik) zamir | 64:16 O halde, gücünüz ölçüsünde Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin. Ve benlikleriniz için bir hayır olarak infakta bulunun. Nefsinin cimrilik ve doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. | فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنْفِقُوا خَيْرًا لِأَنْفُسِكُمْ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ | 064:016:004 |
وَأَطِيعُوا | ve eTīǔ | ve ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir | 64:16 O halde, gücünüz ölçüsünde Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin. Ve benlikleriniz için bir hayır olarak infakta bulunun. Nefsinin cimrilik ve doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. | فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنْفِقُوا خَيْرًا لِأَنْفُسِكُمْ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ | 064:016:006 |
تُطِعِ | tuTiǐ | ita'at etme | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 68:8 O halde, yalanlayanlara itaat etme! | فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ | 068:008:002 |
تُطِعْ | tuTiǎ' | ita'at etme | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 68:10 Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı/alçak, | وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَهِينٍ | 068:010:002 |
يَسْتَطِيعُونَ | yesteTīǔne | güçleri yetmez | V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil PRON– özne zamiri muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir | 68:42 Baldırın çıplak kalacağı, secdelere çağrılacakları gün, onu da yapamayacaklar. | يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ | 068:042:009 |
وَأَطِيعُونِ | ve eTīǔni | ve bana da ita'at edin | CONJ– önekli bağlaç wa (ve) V– 2. şahıs eril çoğul (kalıp IV) emir fiil PRON– özne zamiri PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri atıf vavı emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir sondaki esre mahzuf mütekkellim ya sı kısaltması mahallen mansub mefulün bih | 71:3 "O halde, Allah'a ibadet edin! O'ndan korkun! Ve bana itaat edin ki, | أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ | 071:003:005 |
تُطِعْ | tuTiǎ' | ita'at etme | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi muzari fiil meczum | 76:24 O halde, Rabbinin hükmü karşısında sabret ve onların günahkârlarına da nankörlerine de boyun eğme. | فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ اثِمًا أَوْ كَفُورًا | 076:024:005 |
مُطَاعٍ | muTāǐn | ita'at edilendir | ADJ– -in hali eril belirsiz (kalıp IV) edilgen sıfat sıfat mecrur | 81:21 İtaat edilir orada kendisine, emindir. | مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ | 081:021:001 |
تُطِعْهُ | tuTiǎ'hu | ona boyun eğme | V– 2. şahıs eril tekil (kalıp IV) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri muzari fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih meczum | 96:19 Sakın, sakın! Ona boyun eğme; secde et ve yaklaş! | كَلَّا لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ | 096:019:003 |