Doğru Sayısı:   Yanlış Sayısı:  

   

Kullanımı hakkında:

1. Türkçe kelimelerden birini seçin. Seçtiğiniz kelime kırmızı olarak renklenecektir. Seçtiğiniz kelime ile ilgili bilgiler alt tarafta görüntülenecektir.
2. Tablodan karşılığı olduğunu düşündüğünüz satırdaki boş (veya kırmızı ile yazılı kelime olan) hücreye tıklayınız.
3. Seçtiğiniz kelime karşılığı olarak DOĞRU ise YEŞİL olarak hücreye yazılacaktır.
4. Seçtiğiniz kelime karşılığı olarak DOĞRU DEĞİL ise KIRMIZI olarak hücreye yazılacaktır.
5. Sorularınız, istekleriniz ve diğer surelerle ilgili çalışmaları talep etmek için tkuzan@gmail.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Turgut Kuzan - https://turgutkuzan.com/ - Aralık 2024

Kur'an-ı Kerim'de en sık geçen kökler - 1

ArapçaOkunuşTürkçeDilbilgisiMealAyetİndex
يُنْصَرُونَyunSarūnehiçbir yardımV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
2:48 Ve korkun o günden ki, hiç bir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiç bir benlikten şefaat kabul edilmez, hiç bir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez.وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ 002:048:019
وَالنَّصَارَىٰve nneSārāve hıristiyanlarCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
PN– ismin -i hali çoğul özel isim - Hıristiyanlık
atıf vavı
alem ismi / özel isim mansub
2:62 Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabîlerden Allah'a ve âhıret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالنَّصَارَىٰ وَالصَّابِئِينَ مَنْ امَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْاخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ 002:062:006
يُنْصَرُونَyunSarūneyardım edilmezV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
2:86 İşte bunlar, âhıret karşılığında dünyayı satın alan kişilerdir. Azap, hafifletilmeyecektir onlardan. Hiç bir şekilde yardım da edilmeyecektir onlara.أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالْاخِرَةِ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ 002:086:013
نَصِيرٍneSīrinbir yardımcıN– -in hali eril tekil belirsiz isim
mecrur
2:107 Bilmedin mi ki göklerin de yerin de mülk ve saltanatı yalnız Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir Velî vardır ne de bir Nasîr/yardımcı.أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ 002:107:017
نَصَارَىٰneSārāhıristiyanPN– ismin -i hali çoğul özel isim - Hıristiyanlık
alem ismi / özel isim mansub
2:111 "Yahudi yahut Hıristiyan olandan başkası cennete asla giremeyecek." dediler. Bu, onların hayalleri, kuruntularıdır. De ki onlara: "Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin susturucu kanıtınızı!"وَقَالُوا لَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلَّا مَنْ كَانَ هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ 002:111:010
النَّصَارَىٰn-neSārāHıristiyanlarPN– yalın hal çoğul özel isim - Hıristiyanlık
alem ismi / özel isim merfu
2:113 Yahudiler: "Hıristiyanlar hiç bir şey üzerinde değil." dediler. Hıristiyanlar da: "Yahudiler hiç bir şey üzerinde değil." dediler. Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar, ilimden yoksun olanlar da aynen onların söyledikleri gibi söyledi. Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir.وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارَىٰ عَلَىٰ شَيْءٍ وَقَالَتِ النَّصَارَىٰ لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلَىٰ شَيْءٍ وَهُمْ يَتْلُونَ الْكِتَابَ كَذَٰلِكَ قَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْ فَاللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ 002:113:004
النَّصَارَىٰn-neSārāHıristiyanlar daPN– yalın hal çoğul özel isim - Hıristiyanlık
alem ismi / özel isim merfu
2:113 Yahudiler: "Hıristiyanlar hiç bir şey üzerinde değil." dediler. Hıristiyanlar da: "Yahudiler hiç bir şey üzerinde değil." dediler. Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar, ilimden yoksun olanlar da aynen onların söyledikleri gibi söyledi. Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir.وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارَىٰ عَلَىٰ شَيْءٍ وَقَالَتِ النَّصَارَىٰ لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلَىٰ شَيْءٍ وَهُمْ يَتْلُونَ الْكِتَابَ كَذَٰلِكَ قَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْ فَاللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ 002:113:008
النَّصَارَىٰn-neSārāhıristiyanlarPN– yalın hal çoğul özel isim - Hıristiyanlık
alem ismi / özel isim merfu
2:120Sen onların öz milletlerine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar. De ki: "Allah'ın kılavuzluğu erdirici kılavuzluğun ta kendisidir." İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir dostun olur ne de bir yardımcın.وَلَنْ تَرْضَىٰ عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَىٰ حَتَّىٰ تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَىٰ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ 002:120:006
نَصِيرٍneSīrinbir yardımcıN– -in hali eril tekil belirsiz isim
mecrur
2:120Sen onların öz milletlerine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar. De ki: "Allah'ın kılavuzluğu erdirici kılavuzluğun ta kendisidir." İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir dostun olur ne de bir yardımcın.وَلَنْ تَرْضَىٰ عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَىٰ حَتَّىٰ تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَىٰ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ 002:120:031
يُنْصَرُونَyunSarūneyardım da edilmezV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
2:123 Kimsenin kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiç bir yardım göremeyecekleri o günden korkun.وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ 002:123:018
نَصَارَىٰneSārāhıristiyanPN– ismin -i hali çoğul özel isim - Hıristiyanlık
alem ismi / özel isim mansub
2:135 "Yahudi yahut Hıristiyan olun ki doğruya kılavuzlanasınız." dediler. De ki: "Hayır, öyle değil. Şirk ve yozlaşmadan uzak bir biçimde, İbrahim milletinden olalım. O, şirke bulaşanlardan değildi."وَقَالُوا كُونُوا هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ تَهْتَدُوا قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ 002:135:005
نَصَارَىٰneSārāhıristiyanPN– ismin -i hali çoğul özel isim - Hıristiyanlık
alem ismi / özel isim mansub
2:140 Yoksa siz, "İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunları Yahudi yahut Hıristiyanlardı" mı diyorsunuz? Söyle onlara: "Siz mi daha bilgilisiniz yoksa Allah mı?" Allah'tan kendine ulaşmış bir tanıklığı gizleyenden daha zalim kim vardır! Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.أَمْ تَقُولُونَ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ قُلْ أَأَنْتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللَّهُ وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللَّهِ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ 002:140:012
نَصْرُneSruyardımıN– yalın hal eril isim
merfu
2:214 Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır.أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّىٰ يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ امَنُوا مَعَهُ مَتَىٰ نَصْرُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ نَصْرَ اللَّهِ قَرِيبٌ 002:214:024
نَصْرَneSrayardımıN– ismin -i hali eril isim
mansub
2:214 Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır.أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّىٰ يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ امَنُوا مَعَهُ مَتَىٰ نَصْرُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ نَصْرَ اللَّهِ قَرِيبٌ 002:214:028
وَانْصُرْنَاvenSurnāve bize yardım etCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 2. şahıs eril tekil emir fiil
PRON– 1. şahıs çoğul nesne zamiri
atıf vavı
emir fiili «نا» muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
2:250 Câlût ve ordusuyla karşılaştıklarında şöyle yakardılar: "Ey Rabb'imiz, üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı yere sağlam bastır. Ve küfre sapanlara karşı bize yardım et."وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالُوا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ 002:250:012
أَنْصَارٍenSārinyardımcıN– -in hali eril çoğul belirsiz isim
mecrur
2:270 Hayır olarak harcadığımız, adak olarak adadığınız her şeyi, Allah mutlaka bilir. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır.وَمَا أَنْفَقْتُمْ مِنْ نَفَقَةٍ أَوْ نَذَرْتُمْ مِنْ نَذْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ 002:270:015
فَانْصُرْنَاfenSurnābize yardım eyleCONJ– önekli bağlaç fa (ve)
V– 2. şahıs eril tekil emir fiil
PRON– 1. şahıs çoğul nesne zamiri
atıf fa sı
emir fiili «نا» muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
2:286 Allah hiç bir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisi hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. "Ey Rabb'imiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabb'imiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabb'imiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevlâ'mızsın. Küfre sapanlar topluluğuna karşı yardım et bize!"لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا إِنْ نَسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنْتَ مَوْلَانَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ 002:286:046
بِنَصْرِهِbineSrihiyardımıyleP– önekli edat bi
N– -in hali eril isim
PRON– 3. şahıs eril tekil iyelik zamiri
car mecrur he muttasıl (bitişik) zamir
3:13 Yüz yüze gelen şu iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Biri Allah yolunda çarpışıyordu; ötekisi küfre batmıştı. Allah yolunda çarpışanları, kafa gözleriyle kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah, öz yardımıyla dilediğini destekler. İşte bunda, gözleri olanlar için gerçek bir ibret vardır.قَدْ كَانَ لَكُمْ ايَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِ وَاللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَنْ يَشَاءُ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِأُولِي الْأَبْصَارِ 003:013:021
نَاصِرِينَnāSirīneyardımcılarıN– -in hali eril çoğul etken sıfat
mecrur
3:22 Çalışıp ürettikleri hem dünyada hem de âhirette boşa çıkmıştır. Hiçbir yardımcıları da yoktur onların.أُولَٰئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاخِرَةِ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ 003:022:011
أَنْصَارِيenSārībana yardımcı olacakN– yalın hal eril çoğul isim
PRON– 1. şahıs tekil iyelik zamiri
3:52 İsa onlardan inkârı sezince şöyle konuştu: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kim?" Havâriler dediler ki: "Biz Allah'ın yardımcılarıyız. Allah'a iman ettik biz. Tanık ol, biz müslümanlarız/Allah'a teslim olanlarız."فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ امَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ 003:052:008
أَنْصَارُenSāruyardımcılarıyızN– yalın hal eril çoğul isim
merfu
3:52 İsa onlardan inkârı sezince şöyle konuştu: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kim?" Havâriler dediler ki: "Biz Allah'ın yardımcılarıyız. Allah'a iman ettik biz. Tanık ol, biz müslümanlarız/Allah'a teslim olanlarız."فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ امَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ 003:052:014
نَاصِرِينَnāSirīneyardımcıları daN– -in hali eril çoğul etken sıfat
mecrur
3:56 "Küfre sapanlar var ya, işte onlara dünyada ve âhirette şiddetle azap edeceğim. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır onların."فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فِي الدُّنْيَا وَالْاخِرَةِ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ 003:056:013
نَصْرَانِيًّاneSrāniyyenhıristiyanPN– ismin -i hali belirsiz özel isim -Hıristiyanlık
alem ismi / özel isim mansub
3:67 İbrahim ne bir Yahudi idi ne de bir Hıristiyan. O, sadece Hanîf bir müslümandı/Allah'a teslim olandı. O müşriklerden değildi.مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلَٰكِنْ كَانَ حَنِيفًا مُسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ 003:067:006
وَلَتَنْصُرُنَّهُveletenSurunnehuve ona mutlaka yardım edeceksinizCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
EMPH– vurgulu önek lām
V– 2. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
EMPH– vurgulu son ek nūn
atıf vavı
tekid (kuvvetlendirme) Lâmı
muzari fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih tekid nunu
3:81 Ve unutma ki Allah, peygamberlerden mîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi.وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ النَّبِيِّينَ لَمَا اتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِ وَلَتَنْصُرُنَّهُ قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ إِصْرِي قَالُوا أَقْرَرْنَا قَالَ فَاشْهَدُوا وَأَنَا مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِدِينَ 003:081:019
نَاصِرِينَnāSirīneyardımcılarıN– -in hali eril çoğul etken sıfat
mecrur
3:91 Gerçeği örtüp de küfre sapmış olarak ölenlere gelince, onların her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verse de asla kabul edilmeyecektir. Korkunç bir azap vardır onlar için. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır.إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِمْ مِلْءُ الْأَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدَىٰ بِهِ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ 003:091:024
يُنْصَرُونَyunSarūneonlara yardım da edilmezV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
3:111 Biraz eziyet dışında size asla zarar veremezler. Sizinle savaşırlarsa size sırtlarını dönerler. Sonra onlara yardım da edilmez.لَنْ يَضُرُّوكُمْ إِلَّا أَذًى وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ 003:111:011
نَصَرَكُمُneSarakumusize yardım etmiştiV– 3. şahıs eril tekil geçmiş zaman fiili
PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri
mazi fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
3:123 And olsun ki, siz düşkün bir durumda iken, Bedir'de, Allah size yardım etmişti; Allah'tan sakının ki şükredebilesiniz.وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ بِبَدْرٍ وَأَنْتُمْ أَذِلَّةٌ فَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 003:123:002
النَّصْرُn-neSruyardımN– yalın hal eril isim
merfu
3:126 Allah bunu size bir müjde olması ve onunla kalplerinizi yatıştırması dışında hiçbir şey yapmamıştır. Yardım, Azîz ve Hakîm olan Allah katından başka hiçbir yerden gelmez.وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِهِ وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ 003:126:011
وَانْصُرْنَاvenSurnābize yardım eyleCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 2. şahıs eril tekil emir fiil
PRON– 1. şahıs çoğul nesne zamiri
atıf vavı
emir fiili «نا» muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
3:147 Sözleri yalnız şu olmuştur: "Ey Rabbimiz! Bağışla bizim günahlarımızı, affet işlerimizdeki taşkınlığımızı, sağlam bastır ayaklarımızı ve yardım et bize küfre sapan topluma karşı!"وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ 003:147:016
النَّاصِرِينَn-nāSirīneyardımcılarınN– -in hali eril çoğul etken sıfat
mecrur
3:150 Hayır, hayır! Sizin Mevlâ'nız Allah'tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.بَلِ اللَّهُ مَوْلَاكُمْ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرِينَ 003:150:006
يَنْصُرْكُمُyenSurkumusize yardım ederseV– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi
PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri
muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih meczum
3:160 Allah size yardım ederse hiç kimse size galip gelemez. Eğer sizi yüzüstü bırakırsa O'ndan başka size kim yardım edebilir? Artık müminler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.إِنْ يَنْصُرْكُمُ اللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذِي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِهِ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ 003:160:002
يَنْصُرُكُمْyenSurukumsize yardım edebilecekV– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri
muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
3:160 Allah size yardım ederse hiç kimse size galip gelemez. Eğer sizi yüzüstü bırakırsa O'ndan başka size kim yardım edebilir? Artık müminler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.إِنْ يَنْصُرْكُمُ اللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذِي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِهِ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ 003:160:012
أَنْصَارٍenSārinyardımcılarıN– -in hali eril çoğul belirsiz isim
mecrur
3:192 "Ey Rabbimiz! Sen birini ateşe soktun mu onu tam rezil etmişsindir. Zalimlerin, yardımcıları olmayacaktır."رَبَّنَا إِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ 003:192:011
نَصِيرًاneSīranyardımcı olarakN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
4:45 Allah sizin düşmanlarınızı daha iyi bilir. Dost olarak, Allah yeter. Yardımcı olarak da Allah yeter.وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِأَعْدَائِكُمْ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَلِيًّا وَكَفَىٰ بِاللَّهِ نَصِيرًا 004:045:009
نَصِيرًاneSīran(hiçbir) yardımcıN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
4:52 İşte bunlardır, Allah'ın kendilerine lanet ettiği. Allah'ın lanetlediği kişi için bir yardımcı asla bulamazsın.أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللَّهُ وَمَنْ يَلْعَنِ اللَّهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَصِيرًا 004:052:011
نَصِيرًاneSīranbir yardımcıN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
4:75 Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!" diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz!وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيرًا 004:075:031
نَصِيرًاneSīranbir yardımcıN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
4:89 Onlarla eşitlenesiniz diye kendilerinin küfre saptığı gibi küfre sapmanızı istediler. O halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar onlardan dostlar edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Bir daha da onlardan ne dost edinin ne de yardımcı.وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ أَوْلِيَاءَ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا 004:089:028
نَصِيرًاneSīranbir yardımcıN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
4:123 İş ne sizin kuruntularınızla/hurafelerinizle/anlamını bilmeden okuyuşlarınızla ne de Ehlikitap'ın kuruntuları/hurafeleri/anlamını bilmeden okuyuşlarıyla çözülür. Kötülük yapan onunla cezalandırılır. Ve böyle biri, kendisi için Allah dışında ne bir dost bulur ne de bir yardımcı.لَيْسَ بِأَمَانِيِّكُمْ وَلَا أَمَانِيِّ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ يَعْمَلْ سُوءًا يُجْزَ بِهِ وَلَا يَجِدْ لَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا 004:123:020
نَصِيرًاneSīranhiçbir yardımcıN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
4:145 Şu da bir gerçek ki ikiyüzlüler, ateşin en alt katındadırlar. Onlar için bir yardımcı asla bulamayacaksın.إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الْأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَصِيرًا 004:145:011
نَصِيرًاneSīranve bir yardımcıN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
4:173 Bunun ardından da inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanların ödüllerini tam verecek ve lütfundan onlara fazlalıklar da bağışlayacaktır. Kulluktan çekinip büyüklük taslayanlara gelince, onlara korkunç bir azapla azap edecektir. Böyleleri, kendileri için Allah'tan başka ne bir dost bulacaklardır ne de bir yardımcı.فَأَمَّا الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ وَيَزِيدُهُمْ مِنْ فَضْلِهِ وَأَمَّا الَّذِينَ اسْتَنْكَفُوا وَاسْتَكْبَرُوا فَيُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا 004:173:026
نَصَارَىٰneSārāhıristiyanızPN– yalın hal çoğul özel isim - Hıristiyanlık
alem ismi / özel isim merfu
5:14 "Biz Hıristiyanlarız!" diyenlerden de mîsaklarını almıştık. Onlar da öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular. Bu yüzden, aralarına kıyamete değin düşmanlık ve şiddetli nefret saldık. Sınaat/teknoloji olarak ürettikleri şeylerin ne olduğunu Allah onlara yakında haber verecektir.وَمِنَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَىٰ أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهِ فَأَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللَّهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ 005:014:005
وَالنَّصَارَىٰve nneSārāve hıristiyanlarCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
PN– yalın hal çoğul özel isim - Hıristiyanlık
atıf vavı
alem ismi / özel isim merfu
5:18 Yahudiler ve Hıristiyanlar dediler ki, biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz. De ki: "O halde niçin size günahlarınız yüzünden azap ediyor?" Hayır, siz de O'nun yarattıklarından birer insansınız. Dilediğini affeder O, dilediğine azap eder. Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin mülk ve yönetimi Allah'ındır. Dönüş de O'nadır.وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَىٰ نَحْنُ أَبْنَاءُ اللَّهِ وَأَحِبَّاؤُهُ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْ بَلْ أَنْتُمْ بَشَرٌ مِمَّنْ خَلَقَ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ 005:018:003
وَالنَّصَارَىٰve nneSārāve hıristiyanlarıCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
PN– ismin -i hali çoğul özel isim - Hıristiyanlık
atıf vavı
alem ismi / özel isim mansub
5:51 Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostları edinmeyin. Onlar birbirlerinin gönül dostlarıdır. Sizden kim onları gönül dostu edinirse o, onlardandır. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَىٰ أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ 005:051:008
وَالنَّصَارَىٰve nneSārāve hıristiyanlar(dan)CONJ– önekli bağlaç wa (ve)
PN– yalın hal çoğul özel isim - Hıristiyanlık
atıf vavı
alem ismi / özel isim merfu
5:69 Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئُونَ وَالنَّصَارَىٰ مَنْ امَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْاخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ 005:069:007
أَنْصَارٍenSārinyardımcılarıN– -in hali eril çoğul belirsiz isim
mecrur
5:72 Yemin olsun ki, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'in ta kendisidir!" diyenler küfre batmışlardır. Mesih şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları, hem sizin Rabbiniz hem de benim Rabbim olan Allah'a kulluk/ibadet edin! Gerçek olan şu ki, Allah'a ortak koşana Allah, cenneti haram kılmıştır. Varacağı yer ateştir onun. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır."لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ إِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ 005:072:034
نَصَارَىٰneSārāhıristiyanlarızPN– yalın hal çoğul özel isim - Hıristiyanlık
alem ismi / özel isim merfu
5:82 Şu tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere en şiddetli düşmanlık duyanlarını, Yahudilerle şirke batanlar bulursun. Şu da tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere sevgide en yakın olanlarını "biz Hıristiyanlarız" diyenler bulursun. Bu böyledir. Çünkü o Hıristiyanlar içinde derin araştırmalar yapan keşişler, kendini Allah'a adamış rahipler vardır. Ve onlar, kibre sapmazlar.لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذِينَ امَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذِينَ امَنُوا الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَىٰ ذَٰلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا وَأَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ 005:082:018
نَصْرُنَاneSrunāyardımımızN– yalın hal eril isim
PRON– 1. şahıs çoğul iyelik zamiri
merfu «نا» muttasıl (bitişik) zamir
6:34 Yemin olsun ki, senden önce de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. Yemin olsun, elçi olarak gönderilenlerin haberinden bir kısmı sana da gelmiştir.وَلَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ فَصَبَرُوا عَلَىٰ مَا كُذِّبُوا وَأُوذُوا حَتَّىٰ أَتَاهُمْ نَصْرُنَا وَلَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ وَلَقَدْ جَاءَكَ مِنْ نَبَإِ الْمُرْسَلِينَ 006:034:013
وَنَصَرُوهُve neSarūhuve O'na yardım edenlerCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 3. şahıs eril çoğul geçmiş zaman fiili
PRON– özne zamiri
PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri
atıf vavı
mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
7:157 Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِنْدَهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ يَأْمُرُهُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَائِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالْأَغْلَالَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذِينَ امَنُوا بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذِي أُنْزِلَ مَعَهُ أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 007:157:035
نَصْرًاneSranyardım etmeyeN– ismin -i hali eril belirsiz isim
mansub
7:192 Onlar, ne bunlara bir yardım sağlayabilirler ne de kendi benliklerine yardımcı olabilirler.وَلَا يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْرًا وَلَا أَنْفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ 007:192:004
يَنْصُرُونَyenSurūneyardım edebilirlerV– 3. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir
7:192 Onlar, ne bunlara bir yardım sağlayabilirler ne de kendi benliklerine yardımcı olabilirler.وَلَا يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْرًا وَلَا أَنْفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ 007:192:007
نَصْرَكُمْneSrakumsize yardım etmeyeN– ismin -i hali eril isim
PRON– 2. şahıs eril çoğul iyelik zamiri
7:197 O'nun dışında yakardıklarınız, size yardım edemezler. Kendilerine de yardımcı olamazlar.وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلَا أَنْفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ 007:197:007
يَنْصُرُونَyenSurūneyardım edebilirlerV– 3. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir
7:197 O'nun dışında yakardıklarınız, size yardım edemezler. Kendilerine de yardımcı olamazlar.وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلَا أَنْفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ 007:197:010
النَّصْرُn-neSruyardımN– yalın hal eril isim
merfu
8:10 Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve o sayede kalpleriniz huzur ve rahatlık bulsun diye yaptı. Yardım yalnız ve yalnız Allah katındandır. Hiç şüphesiz Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ 008:010:010
بِنَصْرِهِbineSrihiyardımıyleP– önekli edat bi
N– -in hali eril isim
PRON– 3. şahıs eril tekil iyelik zamiri
car mecrur he muttasıl (bitişik) zamir
8:26 Düşünün ki, siz bir zamanlar yeryüzünde ezilip horlanan bir azınlıktınız. İnsanların sizi çarpıvereceğinden korkuyordunuz. Bu haldeyken Allah sizi barındırdı, yardımıyla sizi destekledi ve şükredersiniz ümidiyle sizi tertemiz nimetlerle rızıklandırdı.وَاذْكُرُوا إِذْ أَنْتُمْ قَلِيلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الْأَرْضِ تَخَافُونَ أَنْ يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَاوَاكُمْ وَأَيَّدَكُمْ بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 008:026:014
النَّصِيرُn-neSīruyardımcıdırN– yalın hal eril tekil isim
merfu
8:40 Eğer yüz çevirirlerse bilin ki, Allah sizin Mevlâ'nızdır. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel destekler; ne güzel Nasîr'dir O, ne güzel yardım eder.وَإِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَوْلَاكُمْ نِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ 008:040:010
بِنَصْرِهِbineSrihiyardımıyleP– önekli edat bi
N– -in hali eril isim
PRON– 3. şahıs eril tekil iyelik zamiri
car mecrur he muttasıl (bitişik) zamir
8:62 Eğer sana hile-oyun yapmak isterlerse Allah sana yeter. Yardımıyla ve müminlerle seni destekleyen O'dur.وَإِنْ يُرِيدُوا أَنْ يَخْدَعُوكَ فَإِنَّ حَسْبَكَ اللَّهُ هُوَ الَّذِي أَيَّدَكَ بِنَصْرِهِ وَبِالْمُؤْمِنِينَ 008:062:011
وَنَصَرُواve neSarūve yardım ettilerCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 3. şahıs eril çoğul geçmiş zaman fiili
PRON– özne zamiri
atıf vavı
mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir
8:72 Onlar ki inanıp hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kader size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ اوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَالَّذِينَ امَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ إِلَّا عَلَىٰ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ 008:072:013
اسْتَنْصَرُوكُمْstenSarūkumyardım isterlerseV– 3. şahıs eril çoğul (kalıp X) geçmiş zaman fiili
PRON– özne zamiri
PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri
mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
8:72 Onlar ki inanıp hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kader size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ اوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَالَّذِينَ امَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ إِلَّا عَلَىٰ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ 008:072:031
النَّصْرُn-neSruyardım etmenizN– yalın hal eril isim
merfu
8:72 Onlar ki inanıp hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kader size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ اوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَالَّذِينَ امَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ إِلَّا عَلَىٰ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ 008:072:035
وَنَصَرُواve neSarūve yardım ettilerCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 3. şahıs eril çoğul geçmiş zaman fiili
PRON– özne zamiri
atıf vavı
mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir
8:74 O inanıp hicret edenler, Allah yolunda didinenler, o barındırıp yardımcı olanlar var ya, gerçek müminler işte onlardır! Bir bağışlanma var onlar için, bol bir rızık var.وَالَّذِينَ امَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ اوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ 008:074:010
وَيَنْصُرْكُمْve yenSurkumve sizi üstün getirsinCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi
PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri
atıf vavı
muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih meczum
9:14 Savaşın onlarla ki, sizin elinizle Allah onlara azap etsin, onları rezil etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Ve inananlar toplumunun göğüslerine şifa ulaştırsın.قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ 009:014:006
نَصَرَكُمُneSarakumusize yardım etmiştiV– 3. şahıs eril tekil geçmiş zaman fiili
PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri
mazi fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
9:25 Yemin olsun ki, Allah size birçok yerde yardım etti. Huneyn gününde de. Hani, çokluğunuz sizi böbürlendirmişti de bu hiçbir işinize yaramamıştı. Tüm genişliğine rağmen, yeryüzü size dar gelmişti. Sonra da sırtınızı dönüp kaçmıştınız.لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ فِي مَوَاطِنَ كَثِيرَةٍ وَيَوْمَ حُنَيْنٍ إِذْ أَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْئًا وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِرِينَ 009:025:002
النَّصَارَىn-neSārāHıristiyanlarPN– yalın hal çoğul özel isim - Hıristiyanlık
alem ismi / özel isim merfu
9:30 Yahudiler: "Uzeyr, Allah'ın oğludur." dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih, Allah'ın oğludur." dediler. Kendi ağızlarının sözüdür bu. Kendilerinden önce inkâr edenlerin sözlerine benzetme yapıyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da yüz geri çevriliyorlar!وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللَّهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللَّهِ ذَٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِأَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِئُونَ قَوْلَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ 009:030:007
تَنْصُرُوهُtenSurūhusiz ona yardım etmezsenizV– 2. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi
PRON– özne zamiri
PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri
muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
9:40 Eğer siz ona yardım etmezseniz bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani küfredenler onu iki kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada bulundukları bir sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Tasalanma, Allah bizimle." Bunun üzerine Allah ona sükûnet indirmiş ve kendisini sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil kılıp alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَىٰ وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ 009:040:002
نَصَرَهُneSarahuona yardım etmiştiV– 3. şahıs eril tekil geçmiş zaman fiili
PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri
mazi fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
9:40 Eğer siz ona yardım etmezseniz bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani küfredenler onu iki kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada bulundukları bir sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Tasalanma, Allah bizimle." Bunun üzerine Allah ona sükûnet indirmiş ve kendisini sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil kılıp alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَىٰ وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ 009:040:004
نَصِيرٍneSīrinyardımcısıN– -in hali eril tekil belirsiz isim
mecrur
9:74 Söylemediklerine ilişkin Allah'a yemin ediyorlar. Yemin olsun ki, o küfür sözünü söylediler. İslam'a girmeleri ardından küfre saptılar. Başaramadıkları bir şeyi tasarladılar. Oysaki intikam almaları için, Allah'ın ve resulünün, Allah'ın lütfuyla kendilerini zengin etmiş olmasından başka bir sebep de yoktu. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı.يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ مَا قَالُوا وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُوا بَعْدَ إِسْلَامِهِمْ وَهَمُّوا بِمَا لَمْ يَنَالُوا وَمَا نَقَمُوا إِلَّا أَنْ أَغْنَاهُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِهِ فَإِنْ يَتُوبُوا يَكُ خَيْرًا لَهُمْ وَإِنْ يَتَوَلَّوْا يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ عَذَابًا أَلِيمًا فِي الدُّنْيَا وَالْاخِرَةِ وَمَا لَهُمْ فِي الْأَرْضِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ 009:074:046
وَالْأَنْصَارِvel'enSārive EnsardanCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– -in hali eril çoğul isim -Ensar
atıf vavı
mecrur
9:100 Muhacirlerden ve Ensar'dan ilklerle, güzel düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya, Allah onlardan razı olmuştur; onlar da O'ndan razıdırlar. Onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Sonsuza dek hep orada kalacaklardır. Büyük kurtuluş işte budur!وَالسَّابِقُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْسَانٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 009:100:005
نَصِيرٍneSīrinyardımcınızN– -in hali eril tekil belirsiz isim
mecrur
9:116 Göklerin de yerin de mülk ve yönetimi Allah'ındır. Diriltir de öldürür de. Sizin için Allah dışında ne bir dost vardır ne de bir yardımcı.إِنَّ اللَّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ 009:116:017
وَالْأَنْصَارِvel'enSārive EnsarıCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– -in hali eril çoğul isim -Ensar
atıf vavı
mecrur
9:117 Yemin olsun ki, Allah, içlerinden bir grubun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra, peygambere ve o güçlük saatinde ona uymuş olan Muhacirlerle Ensar'a tövbe nasip etmiş, sonra da onların tövbelerini kabul buyurmuştur. Çünkü onlara karşı Raûf ve Rahîm'dir.لَقَدْ تَابَ اللَّهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ فِي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَزِيغُ قُلُوبُ فَرِيقٍ مِنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ إِنَّهُ بِهِمْ رَءُوفٌ رَحِيمٌ 009:117:007
يَنْصُرُنِيyenSurunībana yardımcı olabilirV– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri
muzari fiil ya muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
11:30 "Ey toplumum! Eğer ben onları paylayıp kovarsam, Allah'a karşı bana kim yardım edebilir? Hâlâ düşünmüyor musunuz?"ويَا قَوْمِ مَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللَّهِ إِنْ طَرَدْتُهُمْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ 011:030:004
يَنْصُرُنِيyenSurunībana yardım edebilir?V– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri
11:63 Dedi ki: "Ey kavmim! Hiç düşündünüz mü? Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana kendisinden bir rahmet sunmuşsa! Bu durumda ben O'na isyan edersem, bana Allah'a karşı kim yardım eder? Sizin bana, yıkım ve hüsranı artırmak dışında bir katkınız olamaz."قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي وَاتَانِي مِنْهُ رَحْمَةً فَمَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللَّهِ إِنْ عَصَيْتُهُ فَمَا تَزِيدُونَنِي غَيْرَ تَخْسِيرٍ 011:063:015
تُنْصَرُونَtunSarūneyardım göremezsinizV– 2. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
11:113Zulmedenlere eğilim göstermeyin. Yoksa ateş sizi sarmalar. Allah'tan başka dostlarınız kalmaz, size yardım da edilmez.وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ 011:113:017
نَصْرُنَاneSrunāyardımımızN– yalın hal eril isim
PRON– 1. şahıs çoğul iyelik zamiri
merfu «نا» muttasıl (bitişik) zamir
12:110 Ne zaman ki resuller ümitsizliğe düşüp yalanlandıkları kanısına vardılar, işte o zaman yardımımız kendilerine ulaştı da dilediklerimiz kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan geri çevrilemez.حَتَّىٰ إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُوا جَاءَهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّيَ مَنْ نَشَاءُ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُنَا عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ 012:110:010
نَاصِرِينَnāSirīneyardımcılarıN– -in hali eril çoğul etken sıfat
mecrur
16:37 Sen onların iyiye ve doğruya ulaşmalarını tutkuyla istesen de Allah, saptırdığına yol göstermez. Hiçbir yardımcıları da olmaz onların.إِنْ تَحْرِصْ عَلَىٰ هُدَاهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ يُضِلُّ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ 016:037:014
مَنْصُورًاmenSūrankendisine yardım edilmiştirN– ismin -i hali eril belirsiz edilgen sıfat
mansub
17:33 Allah'ın saygıya layık kıldığı cana haklı bir sebep yokken kıymayın. Kim haksızlıkla öldürülürse, onun velisine yetki/söz hakkı vermişizdir. Ama o da öldürmede sınır tanımazlık etmesin. Çünkü kendisine yardım edilmiştir.وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَمَنْ قُتِلَ مَظْلُومًا فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَانًا فَلَا يُسْرِفْ فِي الْقَتْلِ إِنَّهُ كَانَ مَنْصُورًا 017:033:022
نَصِيرًاneSīranbir yardımcıN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
17:75 İşte o zaman sana, hayatın da ölümün de katmerli acılarını tattırdık. Ve bize karşı hiçbir yardımcı da bulamazdın.إِذًا لَأَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيَاةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا 017:075:012
نَصِيرًاneSīranyardımcıADJ– ismin -i hali eril tekil belirsiz sıfat
sıfat mansub
17:80 Şöyle yakar: "Rabbim! Beni, gireceğim yere doğruluk dürüstlükle sok, çıkacağım yerden doğruluk dürüstlükle çıkar. Katından bana yardımcı bir güç / kanıt ver."وَقُلْ رَبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ لِي مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَصِيرًا 017:080:014
يَنْصُرُونَهُyenSurūnehukendisine yardım edenV– 3. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
18:43 Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı. Kendi kendini de kurtaramadı.وَلَمْ تَكُنْ لَهُ فِئَةٌ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مُنْتَصِرًا 018:043:005
مُنْتَصِرًاmunteSirankendisinine yardım edilenN– ismin -i hali eril belirsiz (kalıp VIII) etken sıfat
mansub
18:43 Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı. Kendi kendini de kurtaramadı.وَلَمْ تَكُنْ لَهُ فِئَةٌ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مُنْتَصِرًا 018:043:011
يُنْصَرُونَyunSarūneyardım da olunmayacaklarıV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
21:39 O inkâr edenler, ne yüzlerinden ne sırtlarından azabı uzak tutamayacakları ve hiçbir yardım da göremeyecekleri zamanı bir bilselerdi!لَوْ يَعْلَمُ الَّذِينَ كَفَرُوا حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَنْ وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَنْ ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ 021:039:016
نَصْرَneSrayardım etmeyeN– ismin -i hali eril isim
mansub
21:43 Yoksa onların; kendilerini bize karşı siperleyecek tanrıları mı var? Ne kendilerine yardıma güç yetirebilirler ne de bizden bir dostluğa muhatap olurlar.أَمْ لَهُمْ الِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَا لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَ أَنْفُسِهِمْ وَلَا هُمْ مِنَّا يُصْحَبُونَ 021:043:009
وَانْصُرُواvenSurūve yardım edinCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 2. şahıs eril çoğul emir fiil
PRON– özne zamiri
atıf vavı
emir fiili vav muttasıl (bitişik) zamir
21:68 Dediler: "Yakın bunu! Eğer birşey yapacak kişilerseniz, ilahlarınıza yardım edin."قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانْصُرُوا الِهَتَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ 021:068:003
وَنَصَرْنَاهُve neSarnāhuve onu korudukCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 1. şahıs çoğul geçmiş zaman fiili
PRON– özne zamiri
PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri
atıf vavı
mazi fiilhe muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub «نا» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih
21:77 Ona, ayetlerimizi yalanlayan topluluğa karşı yardım ettik. Kötülüğün toplumuydu onlar. Hepsini birden batırıp boğduk.وَنَصَرْنَاهُ مِنَ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِايَاتِنَا إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ 021:077:001
يَنْصُرَهُyenSurahukendisine yardım etmeyecekV– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi
PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri
muzari fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
22:15 Kim Allah'ın dünyada ve âhirette kendisine yardım etmeyeceğini sanıyorsa; bir sebeple göğe uzansın, sonra öteki ilişkilerini kessin de bakıversin: Oyunu, öfkelendirdiği şeyleri gerçekten giderecek mi?مَنْ كَانَ يَظُنُّ أَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنْظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ 022:015:006
وَالنَّصَارَىٰve nneSārāve hırıstiyanlarCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
PN– ismin -i hali çoğul özel isim - Hıristiyanlık
atıf vavı
alem ismi / özel isim mansub
22:17 İman edenler, Yahudiler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecusîler ve şirke sapanlar arasında Allah, kıyamet günü ayrım yapacaktır. Allah, her şey üzerine Şehîd'dir, tanıktır.إِنَّ الَّذِينَ امَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئِينَ وَالنَّصَارَىٰ وَالْمَجُوسَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ 022:017:007
نَصْرِهِمْneSrihimonlara yardım etmeğeN– -in hali eril isim
PRON– 3. şahıs eril çoğul iyelik zamiri
mecrur «هم» muttasıl (bitişik) zamir
22:39 Kendilerine savaş açılanlara savaşma izni verilmiştir. Çünkü onlar zulme uğratıldılar. Allah onlara yardıma elbette kadirdir.أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا وَإِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ 022:039:009
وَلَيَنْصُرَنَّveleyenSuranneve elbette yardım ederCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
EMPH– vurgulu önek lām
V– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
EMPH– vurgulu son ek nūn
atıf vavı
tekid (kuvvetlendirme) Lâmı
muzari fiil tekid nunu
22:40 Onlar sırf, "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah'ın adı çokça anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler her halde yerle bir edilirdi. Allah, kendisine yardım edene elbette yardım eder. Allah elbette Kavî, Azîz'dir.الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ 022:040:028
يَنْصُرُهُyenSuruhukendine yardım edenV– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri
muzari fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
22:40 Onlar sırf, "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah'ın adı çokça anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler her halde yerle bir edilirdi. Allah, kendisine yardım edene elbette yardım eder. Allah elbette Kavî, Azîz'dir.الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ 022:040:031
لَيَنْصُرَنَّهُleyenSurannehuelbette ona yardım ederEMPH– vurgulu önek lām
V– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
EMPH– vurgulu son ek nūn
PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri
tekid (kuvvetlendirme) Lâmı
muzari fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih tekid nunu
22:60 İşte böyle. Kim uğratıldığı cezanın aynısıyla ceza edip de zulüm ve saldırganlığa uğrarsa, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Allah, elbette ki Afüvv'dür, Gafûr'dur.ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنْصُرَنَّهُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ 022:060:011
نَصِيرٍneSīrinyardımcısıN– -in hali eril tekil belirsiz isim
mecrur
22:71 Allah'tan ayrı olarak, hakkında O'nun hiçbir kanıt indirmediği şeye kulluk ediyorlar. Kendilerinin de onunla ilgili bir ilmi yoktur. O zalimlerin yardımcısı olmayacaktır.وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِهِ عِلْمٌ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ نَصِيرٍ 022:071:018
النَّصِيرُn-neSīruyardımcıdırN– yalın hal eril tekil isim
merfu
22:78 Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِنْ قَبْلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَاتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ 022:078:044
انْصُرْنِيnSurnībana yardım etV– 2. şahıs eril tekil emir fiil
PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri
emir fiili ya muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
23:26 Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, beni yalanlamaları karşısında yardım et bana!"قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ 023:026:003
انْصُرْنِيnSurnībana yardım etV– 2. şahıs eril tekil emir fiil
PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri
emir fiili ya muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
23:39 O peygamber şöyle yakardı: "Rabbim, beni yalanlamaları karşısında yardım et bana!"قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ 023:039:003
تُنْصَرُونَtunSarūneyardım olunmazV– 2. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
23:65 "Bağırıp dövünmeyin bugün, bizim karşımızda kimseden yardım göremezsiniz."لَا تَجْأَرُوا الْيَوْمَ إِنَّكُمْ مِنَّا لَا تُنْصَرُونَ 023:065:007
نَصْرًاneSranyardım bulabilirsinizN– ismin -i hali eril belirsiz isim
mansub
25:19 İşte haklarında söz söyledikleriniz de sizi yalanladılar. Artık ne azabı savabilirsiniz ne de yardımcı olabilirsiniz. Zulmedenlerinize zorlu bir azap tattıracağız.فَقَدْ كَذَّبُوكُمْ بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًا وَمَنْ يَظْلِمْ مِنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيرًا 025:019:009
وَنَصِيرًاve neSīranve yardımcı olarakCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
N– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
atıf vavı
mansub
25:31 Biz böylece her peygambere, suçlulardan bir düşman musallat ettik. Kılavuz ve yardımcı olarak Rabbin yeter.وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا 025:031:011
يَنْصُرُونَكُمْyenSurūnekumsize yardım ediyorlar-V– 3. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri
muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
26:93 "Allah'ın dışındakiler, size yardım ediyorlar mı? Peki, kendilerine yardımları dokunuyor mu?"مِنْ دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ أَوْ يَنْتَصِرُونَ 026:093:005
يَنْتَصِرُونَyenteSirūnekendilerine yardımları dokunuyor (mu?)V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir
26:93 "Allah'ın dışındakiler, size yardım ediyorlar mı? Peki, kendilerine yardımları dokunuyor mu?"مِنْ دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ أَوْ يَنْتَصِرُونَ 026:093:007
وَانْتَصَرُواventeSarūve üstün gelmeğe çalışanlarCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili
PRON– özne zamiri
atıf vavı
mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir
26:227 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp başaşağı döneceklerini yakında bilecekler.إِلَّا الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ 026:227:009
اسْتَنْصَرَهُstenSarahukendisinden yardım isteyenV– 3. şahıs eril tekil (kalıp X) geçmiş zaman fiili
PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri
mazi fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
28:18 Kentte, korku içinde sabahladı, göz kulak kesiliyordu. Bir de baktı ki, dün ondan yardım isteyen adam yine onu yardıma çağırıyor. Mûsa ona dedi ki: "Anlaşıldı, sen, tam azmış bir adamsın."فَأَصْبَحَ فِي الْمَدِينَةِ خَائِفًا يَتَرَقَّبُ فَإِذَا الَّذِي اسْتَنْصَرَهُ بِالْأَمْسِ يَسْتَصْرِخُهُ قَالَ لَهُ مُوسَىٰ إِنَّكَ لَغَوِيٌّ مُبِينٌ 028:018:008
يُنْصَرُونَyunSarūneyardım olunmazlarV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
28:41 Biz onları, ateşe çağıran önderler yapmıştık. Kıyamet günü yardım göremeyeceklerdir.وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ لَا يُنْصَرُونَ 028:041:009
يَنْصُرُونَهُyenSurūnehuona yardım edecekV– 3. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
28:81 Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِنْ فِئَةٍ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُنْتَصِرِينَ 028:081:010
الْمُنْتَصِرِينَl-munteSirīnekendini kurtaranlar-N– -in hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat
mecrur
28:81 Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِنْ فِئَةٍ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُنْتَصِرِينَ 028:081:017
نَصْرٌneSrunbir yardımN– yalın hal eril belirsiz isim
merfu
29:10 İnsanlar içinden öylesi vardır ki, "Allah'a inandık" der fakat Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca, insanlardan gelen fitneyi Allah'ın azabı gibi tutar. Ve eğer Rabbinden bir yardım gelirse kesinlikle şöyle diyeceklerdir: "Biz sizinle beraberdik." Allah, âlemlerin göğüslerindekini en iyi şekilde bilmiyor mu?وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ امَنَّا بِاللَّهِ فَإِذَا أُوذِيَ فِي اللَّهِ جَعَلَ فِتْنَةَ النَّاسِ كَعَذَابِ اللَّهِ وَلَئِنْ جَاءَ نَصْرٌ مِنْ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ إِنَّا كُنَّا مَعَكُمْ أَوَلَيْسَ اللَّهُ بِأَعْلَمَ بِمَا فِي صُدُورِ الْعَالَمِينَ 029:010:018
نَصِيرٍneSīrinbir yardımcı(nız)N– -in hali eril tekil belirsiz isim
mecrur
29:22 Siz ne yerde ne de gökte kimseyi âciz bırakamazsınız. Ve sizin, Allah'tan başka ne bir dostunuz vardır ne de bir yardımcınız.وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ 029:022:017
نَاصِرِينَnāSirīneyardımcıN– -in hali eril çoğul etken sıfat
mecrur
29:25 İbrahim dedi: "Şu bir gerçek ki, siz dünya hayatında aranızda sevgi oluşturmak için Allah'ın berisinden putlar edindiniz. Sonra, kıyamet gününde birbirinizi tanımaz olacaksınız, bazınız bazınıza lanet edecek. Hepinizin varacağı yer cehennemdir; hiçbir yardımcınız da olmayacaktır."وَقَالَ إِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُمْ بَعْضًا وَمَأْوَاكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِرِينَ 029:025:027
انْصُرْنِيnSurnībana yardım etV– 2. şahıs eril tekil emir fiil
PRON– 1. şahıs tekil nesne zamiri
emir fiili ya muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
29:30 Lût dedi: "Rabbim, şu bozguncular topluluğuna karşı bana yardım et."قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ 029:030:003
بِنَصْرِbineSriyardımıyleP– önekli edat bi
N– -in hali eril isim
car mecrur
30:5 Allah'ın yardımıyla. Dilediğine yardım eder O! Azîz'dir, Rahîm'dir O.بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ 030:005:001
يَنْصُرُyenSuruyardım ederV– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
muzari fiil
30:5 Allah'ın yardımıyla. Dilediğine yardım eder O! Azîz'dir, Rahîm'dir O.بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ 030:005:003
نَاصِرِينَnāSirīneyardımcılarıN– -in hali eril çoğul etken sıfat
mecrur
30:29 Zulme sapanlarsa ilimsiz bir biçimde keyiflerine uymuşlardır. Allah'ın saptırdığına kim yol gösterecek? Böylelerinin yardımcıları yoktur.بَلِ اتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَهْوَاءَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ فَمَنْ يَهْدِي مَنْ أَضَلَّ اللَّهُ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ 030:029:016
نَصْرُneSruyardım etmekN– yalın hal eril isim
merfu
30:47Andolsun biz, senden önce de resulleri toplumlarına gönderdik, onlara açık kanıtlar getirdiler. Nihayet, günah işleyenlerden öc aldık. İnananlara yardım etmek bizim üzerimizde bir haktı.وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلًا إِلَىٰ قَوْمِهِمْ فَجَاءُوهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذِينَ أَجْرَمُوا وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ 030:047:017
نَصِيرًاneSīranbir yardımcıN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
33:17 De ki: "Allah size bir kötülük murat eder yahut bir rahmet dilerse, Allah'la aranıza kim girebilir?" Onlar kendileri için, Allah'tan başka ne bir dost bulabilirler ne de bir yardımcı.قُلْ مَنْ ذَا الَّذِي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللَّهِ إِنْ أَرَادَ بِكُمْ سُوءًا أَوْ أَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةً وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا 033:017:024
نَصِيرًاneSīranyardımcıN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
33:65 Sonsuza dek kalacaklardır onun içinde. Ne bir dost bulacaklardır ne bir yardımcı.خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا لَا يَجِدُونَ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا 033:065:008
نَصِيرٍneSīrinyardımcısıN– -in hali eril tekil belirsiz isim
mecrur
35:37 Feryat edip dururlar orada: "Rabbimiz, çıkar bizi de önceden yaptığımızdan başka şey yapalım. Barışa ve hayra yönelik iyi bir iş yapalım." Sizi biz, öğüt alanın öğüt alacağı bir süre ömürlendirmedik mi? Uyarıcı da geldi size. Hadi, tadın bakalım azabı! Zalimler için hiçbir yardımcı yok artık.وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ نَصِيرٍ 035:037:025
يُنْصَرُونَyunSarūneyardım edilirV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
36:74 Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka ilahlar edindiler.وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ الِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنْصَرُونَ 036:074:007
نَصْرَهُمْneSrahumonlara yardım etmeyeN– ismin -i hali eril isim
PRON– 3. şahıs eril çoğul iyelik zamiri
mansub «هم» muttasıl (bitişik) zamir
36:75 Oysaki, o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُنْدٌ مُحْضَرُونَ 036:075:003
تَنَاصَرُونَtenāSarūnebirbirinize yardım etmiyorsunuzV– 2. şahıs eril çoğul (kalıp VI) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir
37:25 Neniz var da birbirinize yardım etmiyorsunuz?مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ 037:025:004
وَنَصَرْنَاهُمْve neSarnāhumve onlara yardım ettikCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 1. şahıs çoğul geçmiş zaman fiili
PRON– özne zamiri
PRON– 3. şahıs eril çoğul nesne zamiri
atıf vavı
mazi fiil mahallen mansub «هم» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih
37:116 Onlara yardım ettik de galip gelenler kendileri oldular.وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ 037:116:001
الْمَنْصُورُونَl-menSūrūnezafere ulaştırılanlarN– yalın hal eril çoğul edilgen sıfat
merfu
37:172 Onlar, yardım görenlerin ta kendileri olacaklar.إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَ 037:172:003
تُنْصَرُونَtunSarūnesize yardım edilmezV– 2. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
39:54 Azap yakanıza yapışmadan Rabbinize dönüp O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.وَأَنِيبُوا إِلَىٰ رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ 039:054:013
يَنْصُرُنَاyenSurunābizi kurtarır?V– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– 1. şahıs çoğul nesne zamiri
muzari fiil mahallen mansub «نا» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih
40:29 "Ey toplumum, bugün bu toprakta, birbirine destek veren insanlar olarak mülk ve yönetim sizin. Peki, karşımıza dikildiği zaman Allah'ın azabından bizi kim kurtaracak?" Firavun şöyle dedi: "Ben size kendi fikrimden başkasını göstermem. Ve ben, aydınlık/doğruluk yolundan başkasına da kılavuzlamam."يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِرِينَ فِي الْأَرْضِ فَمَنْ يَنْصُرُنَا مِنْ بَأْسِ اللَّهِ إِنْ جَاءَنَا قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَىٰ وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ 040:029:010
لَنَنْصُرُlenenSuruyardım ederizEMPH– vurgulu önek lām
V– 1. şahıs çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
tekid (kuvvetlendirme) Lâmı
muzari fiil
40:51 Şu bir gerçek ki, biz, resullerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem de tanıkların ayağa kalkacakları gün mutlaka yardım edeceğiz.إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ امَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ 040:051:002
يُنْصَرُونَyunSarūneyardım edilmeyecektirV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
41:16 Biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Âhiretin azabı elbette ki daha rezil edicidir. Üstelik onlar hiçbir yardım da görmeyeceklerdir.فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي أَيَّامٍ نَحِسَاتٍ لِنُذِيقَهُمْ عَذَابَ الْخِزْيِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْاخِرَةِ أَخْزَىٰ وَهُمْ لَا يُنْصَرُونَ 041:016:019
نَصِيرٍneSīrinyardımcısıN– -in hali eril tekil belirsiz isim
mecrur
42:8 Eğer Allah dileseydi onları bir tek ümmet elbette yapıverirdi. Fakat O, dilediği kişiyi/dileyeni rahmetine sokar. Zalimlere gelince, onlar için ne bir dost vardır ne de bir yardımcı.وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَهُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِنْ يُدْخِلُ مَنْ يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ وَالظَّالِمُونَ مَا لَهُمْ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ 042:008:019
نَصِيرٍneSīrinbir yardımcı(nız)N– -in hali eril tekil belirsiz isim
mecrur
42:31 Siz yeryüzünde âciz bırakıcılar değilsiniz. Sizin, Allah'tan başka dostunuz da yoktur, yardımcınız da.وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ 042:031:014
يَنْتَصِرُونَyenteSirūnesavunurlarV– 3. şahıs eril çoğul (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir
42:39 Kendilerine zulüm ve haksızlık gelip çattığında, yardımlaşırlar.وَالَّذِينَ إِذَا أَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنْتَصِرُونَ 042:039:006
انْتَصَرَnteSarakendini savunursaV– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili
mazi fiil
42:41 Zulme uğratılışı ardından kendini savunana gelince, böyleleri aleyhine yol aranamaz.وَلَمَنِ انْتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِ فَأُولَٰئِكَ مَا عَلَيْهِمْ مِنْ سَبِيلٍ 042:041:002
يَنْصُرُونَهُمْyenSurūnehumkendilerine yardım edecekV– 3. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
42:46 Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek velileri yoktur. Allah'ın saptırdığı kimse için artık hiçbir yol yoktur.وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنْ أَوْلِيَاءَ يَنْصُرُونَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ سَبِيلٍ 042:046:006
يُنْصَرُونَyunSarūneyardım edilenlerdenV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
44:41 Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez.يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ 044:041:010
نَاصِرِينَnāSirīneyardımcınızN– -in hali eril çoğul etken sıfat
mecrur
45:34 Şöyle denilir: "Unutuyoruz sizi bugün! Tıpkı sizin, bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi. İşte böyle! Sığınağınız ateştir; hiçbir yardımcınız da olmayacaktır."وَقِيلَ الْيَوْمَ نَنْسَاكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا وَمَأْوَاكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِرِينَ 045:034:014
نَصَرَهُمُneSarahumukendilerine yardım etselerdiV– 3. şahıs eril tekil geçmiş zaman fiili
PRON– 3. şahıs eril çoğul nesne zamiri
mazi fiil mahallen mansub «هم» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih
46:28 Allah'ın yanında yakınlık sağlamak için edindikleri ilahlar, onlara yardım etseydi ya! Tam aksine, onlardan uzaklaşıp kayboldular. Bu, onların yalanları, uydurup durduklarıydı.فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ قُرْبَانًا الِهَةً بَلْ ضَلُّوا عَنْهُمْ وَذَٰلِكَ إِفْكُهُمْ وَمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ 046:028:002
لَانْتَصَرَlānteSaraöc alırdıEMPH– vurgulu önek lām
V– 3. şahıs eril tekil (kalıp VIII) geçmiş zaman fiili
tekid (kuvvetlendirme) Lâmı
mazi fiil
47:4 Küfre batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet, harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir.فَإِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ حَتَّىٰ إِذَا أَثْخَنْتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاءً حَتَّىٰ تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا ذَٰلِكَ وَلَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَانْتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَٰكِنْ لِيَبْلُوَ بَعْضَكُمْ بِبَعْضٍ وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَنْ يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ 047:004:025
تَنْصُرُواtenSurūsiz yardım edersenizV– 2. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi
PRON– özne zamiri
muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir meczum
47:7 Ey iman sahipleri! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ 047:007:006
يَنْصُرْكُمْyenSurkum(O da) size yardım ederV– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, emir kipi
PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri
muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih meczum
47:7 Ey iman sahipleri! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ 047:007:008
نَاصِرَnāSirayardım edenN– ismin -i hali eril etken sıfat
mansub
47:13 Seni yerinden çıkaran o kentinden çok daha kuvvetlice nice kentler vardı ki, biz hepsini helâk ettik; hiçbir yardımcıları olmadı.وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ هِيَ أَشَدُّ قُوَّةً مِنْ قَرْيَتِكَ الَّتِي أَخْرَجَتْكَ أَهْلَكْنَاهُمْ فَلَا نَاصِرَ لَهُمْ 047:013:013
وَيَنْصُرَكَve yenSurakeve sana yardım etsin (diye)CONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil, dilek kipi
PRON– 2. şahıs eril tekil nesne zamiri
atıf vavı
muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
48:3 Ve Allah sana onur ve kudret dolu bir yardımla destek verecektir.وَيَنْصُرَكَ اللَّهُ نَصْرًا عَزِيزًا 048:003:001
نَصْرًاneSranbir yardımla (zaferle)N– ismin -i hali eril belirsiz isim
mansub
48:3 Ve Allah sana onur ve kudret dolu bir yardımla destek verecektir.وَيَنْصُرَكَ اللَّهُ نَصْرًا عَزِيزًا 048:003:003
نَصِيرًاneSīranbir yardımcıN– ismin -i hali eril tekil belirsiz isim
mansub
48:22 Eğer küfredenler sizinle savaşsalardı, sırtlarını dönüp kaçacaklardı. Sonra, bir dost da bir yardımcı da bulamazlardı.وَلَوْ قَاتَلَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوَلَّوُا الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يَجِدُونَ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا 048:022:012
مُنْتَصِرِينَmunteSirīneyardım edilenN– ismin -i hali eril çoğul (kalıp VIII) etken sıfat
mansub
51:45 Ne kalkıp kaçabildiler ne de kendilerine yardım eden oldu.فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِرِينَ 051:045:007
يُنْصَرُونَyunSarūneyardım edilecekV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
52:46 O gün, tuzakları kendilerine bir yarar sağlamayacak; onlara yardım da edilmeyecek!يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ 052:046:009
فَانْتَصِرْfenteSiryardım etREM– devam ettirme öneki
V– 2. şahıs eril tekil (kalıp VIII) emir fiil
istinaf fa sı
emir fiili
54:10 Bunun üzerine yakardı Rabbine, "Yenilgiye uğradım işte, yardım et!" diye...فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ 054:010:005
مُنْتَصِرٌmunteSirunmuzaffer (yenilmez)N– yalın hal eril belirsiz (kalıp VIII) etken sıfat
merfu
54:44 Yoksa, "Biz, yardımlaşan/yenilmez bir topluluğuz" mu diyorlar?أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُنْتَصِرٌ 054:044:005
تَنْتَصِرَانِtenteSirānibaşaramazsınızV– 2. şahıs ikil (kalıp VIII) bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil elif muttasıl (bitişik) zamir
55:35 İkinizin de üzerine ateşten bir alev ve erimiş bakır/duman gönderilir de başarılı olamazsınız.يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِ 055:035:008
يَنْصُرُهُyenSuruhukendisine yardım edeceğiniV– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– 3. şahıs eril tekil nesne zamiri
muzari fiil he muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
57:25 Yemin olsun, biz, resullerimizi açık seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî'dir, Azîz'dir.لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ وَأَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ 057:025:022
وَيَنْصُرُونَve yenSurūneve yardım ederlerCONJ– önekli bağlaç wa (ve)
V– 3. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
atıf vavı
muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir
59:8 Sözü edilen o mallar, göçmen yoksullar içindir. Onlar ki, yurtlarından çıkarılıp mallarından yoksun bırakılmışlardır; Allah'tan bir lütuf ve bir hoşnutluk peşindedirler; Allah'a ve resulüne yardım ederler. İşte onlardır, özü sözü doğru olanlar.لِلْفُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا وَيَنْصُرُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَٰئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ 059:008:013
لَنَنْصُرَنَّكُمْlenenSurannekummutlaka size yardım ederizEMPH– vurgulu önek lām
V– 1. şahıs çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
EMPH– vurgulu son ek nūn
PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri
tekid (kuvvetlendirme) Lâmı
muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih tekid nunu
59:11 Görmedin mi o ikiyüzlülüğe sapanları ki, Ehlikitap'tan inkâra giden dostlarına şöyle diyorlar: "Eğer toprağınızdan çıkarılırsanız, yemin olsun sizinle birlikte biz de çıkacağız. Sizinle ilgili olarak hiçbir zaman kimseye boyun eğmeyeceğiz. Eğer sizinle savaşılırsa mutlaka size yardım edeceğiz." Allah tanıktır ki onlar kesinlikle yalancıdırlar.أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِإِخْوَانِهِمُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَئِنْ أُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُطِيعُ فِيكُمْ أَحَدًا أَبَدًا وَإِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ 059:011:024
يَنْصُرُونَهُمْyenSurūnehumonlara yardım etmezlerV– 3. şahıs eril çoğul bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
PRON– 3. şahıs eril çoğul nesne zamiri
muzari fiil vav muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub «هم» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih
59:12 Eğer çıkarılsalar onlarla beraber çıkmazlar; eğer savaşa maruz bırakılsalar onlara yardım etmezler; yardım etmeye kalksalar da mutlaka arkalarını dönüp kaçarlar. Sonunda kendilerine de yardım edilmez.لَئِنْ أُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْ وَلَئِنْ نَصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ 059:012:009
نَصَرُوهُمْneSarūhumyardım etseler bileV– 3. şahıs eril çoğul geçmiş zaman fiili
PRON– özne zamiri
PRON– 3. şahıs eril çoğul nesne zamiri
mazi fiil vav muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub «هم» muttasıl (bitişik) zamir mefulün bih
59:12 Eğer çıkarılsalar onlarla beraber çıkmazlar; eğer savaşa maruz bırakılsalar onlara yardım etmezler; yardım etmeye kalksalar da mutlaka arkalarını dönüp kaçarlar. Sonunda kendilerine de yardım edilmez.لَئِنْ أُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْ وَلَئِنْ نَصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ 059:012:011
يُنْصَرُونَyunSarūnekendilerine de yardım edilmezV– 3. şahıs eril çoğul edilgen bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– özne zamiri
muzari fiil mebni meçhul vav muttasıl (bitişik) zamir
59:12 Eğer çıkarılsalar onlarla beraber çıkmazlar; eğer savaşa maruz bırakılsalar onlara yardım etmezler; yardım etmeye kalksalar da mutlaka arkalarını dönüp kaçarlar. Sonunda kendilerine de yardım edilmez.لَئِنْ أُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْ وَلَئِنْ نَصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ 059:012:016
نَصْرٌneSrunbir zaferN– yalın hal eril belirsiz isim
merfu
61:13 Seveceğiniz daha başka şeyler de var: Allah'tan bir yardım, çok yakın bir fetih... İman sahiplerine müjde ver!وَأُخْرَىٰ تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ 061:013:003
أَنْصَارَenSārayardımcılarıN– ismin -i hali eril çoğul isim
mansub
61:14 Ey iman sahipleri! Allah'ın yardımcıları olun! Hani, Meryem oğlu İsa, havarilere: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kimdir?" demişti de, havariler: "Biz, Allah'ın yardımcılarıyız!" cevabını vermişlerdi. Bunun ardından, İsrailoğullarından bir zümre iman etmiş, bir zümre de küfre sapmıştı. Nihayet biz, iman sahiplerini düşmanlarına karşı güçlendirdik de onlar üstün geldiler.يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا كُونُوا أَنْصَارَ اللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ فَامَنَتْ طَائِفَةٌ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَتْ طَائِفَةٌ فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ امَنُوا عَلَىٰ عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ 061:014:006
أَنْصَارِيenSārībenim yardımcılarımN– yalın hal eril çoğul isim
PRON– 1. şahıs tekil iyelik zamiri
61:14 Ey iman sahipleri! Allah'ın yardımcıları olun! Hani, Meryem oğlu İsa, havarilere: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kimdir?" demişti de, havariler: "Biz, Allah'ın yardımcılarıyız!" cevabını vermişlerdi. Bunun ardından, İsrailoğullarından bir zümre iman etmiş, bir zümre de küfre sapmıştı. Nihayet biz, iman sahiplerini düşmanlarına karşı güçlendirdik de onlar üstün geldiler.يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا كُونُوا أَنْصَارَ اللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ فَامَنَتْ طَائِفَةٌ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَتْ طَائِفَةٌ فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ امَنُوا عَلَىٰ عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ 061:014:015
أَنْصَارُenSāruyardımclarınN– yalın hal eril çoğul isim
merfu
61:14 Ey iman sahipleri! Allah'ın yardımcıları olun! Hani, Meryem oğlu İsa, havarilere: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kimdir?" demişti de, havariler: "Biz, Allah'ın yardımcılarıyız!" cevabını vermişlerdi. Bunun ardından, İsrailoğullarından bir zümre iman etmiş, bir zümre de küfre sapmıştı. Nihayet biz, iman sahiplerini düşmanlarına karşı güçlendirdik de onlar üstün geldiler.يَا أَيُّهَا الَّذِينَ امَنُوا كُونُوا أَنْصَارَ اللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ فَامَنَتْ طَائِفَةٌ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَتْ طَائِفَةٌ فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ امَنُوا عَلَىٰ عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ 061:014:021
يَنْصُرُكُمْyenSurukumsize yardım edecekV– 3. şahıs eril tekil bitmemiş bir eylemi gösteren fiil
PRON– 2. şahıs eril çoğul nesne zamiri
muzari fiil kaf muttasıl (bitişik) zamir mahallen mansub mefulün bih
67:20 Rahman'a karşı/Rahman'dan başka size yardım edecek ordunuz kimdir? İnkârcılar bir aldanış/gurur içindeler; hepsi bu!أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمَٰنِ إِنِ الْكَافِرُونَ إِلَّا فِي غُرُورٍ 067:020:007
أَنْصَارًاenSāranyardımcılarN– ismin -i hali eril çoğul belirsiz isim
mansub
71:25 Hataları yüzündendir ki boğuldular, ateşe atıldılar. Kendileri için, Allah dışında yardımcılar bulamadılar.مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَنْصَارًا 071:025:012
نَاصِرًاnāSiranyardım edeniN– ismin -i hali eril belirsiz etken sıfat
mansub
72:24 Sonunda, onlar kendilerine vaat edileni gördüklerinde, yardımcı bakımından daha zayıf kim, sayı bakımından daha az kim, bileceklerdir.حَتَّىٰ إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا وَأَقَلُّ عَدَدًا 072:024:009
نَاصِرٍnāSirinbir yardımcısıN– -in hali eril belirsiz etken sıfat
mecrur
86:10 Artık onun için ne bir kuvvet vardır ne de bir yardımcı.فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ 086:010:006
نَصْرُneSruyardımıN– yalın hal eril isim
merfu
110:1 Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde,إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ 110:001:003